Osmanlı Arşivlerinin Durumu

Bunu Paylaş
            Osmanlı Devletinin kuruluşunun 700. yılında Osmanlı
Arşivlerinin Durumu
                                     Doç. Dr. Fethi Gedikli
M.Ü. Hukuk Fakültesi
 “Tarih ilmi ve arşiv arasındaki bağ çözülmez bir mahiyettedir. Arşiv, tarih yazma işinin gıda aldığı ebedî bir membadır. Bunun için de vazifesi bu membaı, tarih yazılması işinde açık, emin ve müsait bir halde bulundurmasıdır. Bu vazifenin görülebilmesi tabiatile birçok problemleri ortaya atıyor ki bilhassa zamanımızda bu, mütemadiyen artmaktadır. Bu problemlerin halli ilmî metot seviyesine yükseldiği vakit ilmin yeni bir şubesi doğmuş oluyor: Arşiv ilmi..”. Tayyib Gökbilgin, Arşiv Meseleleri, TC Maarif Vekilliği, İstanbul 1939, s. 65.
Bu yazının amacı Osmanlı Devleti”nin 700. kuruluş yıldönümünü idrak ettiğimiz bugünlerde bu devletten kalan paha biçilmez değerdeki arşiv malzemesinin bulunduğu merkezleri göstermek, arşivlerdeki çalışmalardan bahsetmek, bu çalışmalar sırasında karşılaşılan sorunlar veya aksayan yönlere dikkat çekmek ve bazı önerilerde bulunmaktır.
 Arşivin Anlamı
Arşiv aslında bir milletin hafızasıdır. Nasıl ki şu veya bu biçimde hafızasını yitiren kimsenin hayatı anlamsızlaşır, böyle bir insan desteksiz ve köksüz hisseder kendisini, arşivi olmayan veya kafi derecede zengin olmayan devletler veya toplumlar da hafızasız kimselere benzerler. Geleceklerine yol gösterecek, kılavuzluk edecek bilgiden yoksun kalırlar. Bu sebeple, arşivlerin milletler için taşıdığı ehemmiyet çok büyüktür. Öyleyse arşiv ne demektir? Arşiv kelimesi, Yunancada resmi evrak anlamına gelen arkheia (arkhea: hükumet) kökünden türetilmiştir. Toplanmış resmi veya özel bir kuruma ait evrakın saklandığı yer anlamına geldiği gibi bu şekilde korunan evrak anlamına da gelir[1]. Nitekim Büyük Türkçe Sözlük arşiv kelimesi için “1. Kurumların veya kişilerin faaliyetleri sonucu meydana gelen ve belirli gaye ile saklanan belgeler. 2. Bu belgeleri koruyan ve faydalanmaya sunan kuruluş. 3. Bu belgelerin korunduğu yer (Osm. Hazine-i evrak). 4. Belli konuda toplanmış yazılı, sesli ve görüntülü belgeler[2].” karşılıklarını vermiştir. Gerçekten arşiv kelimesinin anlamında ta başlangıçtan beri devletle olan ilişki dikkati çekmektedir; ancak kelimenin günümüzde anlamı daha da genişlemiş ve devlet dışı kuruluşların ürettiği bazı malzemeler de arşivlik olarak değerlendirilmiştir.
 Arşivin tanımına gelince, bir Macar bilgini olan Horcog Jozsef onu “herhangi bir resmi daire, resmi veya yarı resmi herhangi bir cemiyet, aile ve şahısların faaliyetleri, iş görmeleri neticesinde zuhur eden ve tanzim edilmek üzere kendilerinin tasarrufunda bulunan yazıların ekleriyle birlikte heyet-i mecmuası” diye gayet etraflı bir şekilde tarif etmiştir[3].
 Osmanlı Arşivi Hazine-i Evrak”ın Kuruluşu
 Bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi diye adlandırılan Osmanlı arşivi Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından 1847 tarihinde Hazine-i evrak (evrak hazinesi) adıyla kurulmuştur. Bina 1850”de tamamlanarak hizmete girmiştir. Bu devre gelene kadar Osmanlılar”ın belgeleri hak ve hukukun korunması amacıyla yani ihtiyaç halinde kolayca bulunacak surette belli defterlere kaydettikleri ve bunları titizlikle sakladıkları biliniyor. Ilk dönemlere ait o zamanki başşehir Bursadaki evrak Timur istilası esnasında, daha sonra başşehir olan Edirnedeki evrak da çeşitli yangın vs sebeplerle yok olarak ancak pek azı günümüze kadar gelmiştir.
 Osmanlı arşivinin en büyük meselesi hâlâ daha tasnif çalışmalarının bitirilememiş olmasıdır. Ilk tasnif faaliyeti, Ikinci Meşrutiyetin ilanı ardından Abdurrahman Şeref Bey”in vakanüvisliğe atanışı ve Osmanlı Tarihi Encümeni”nin kurulmasıyla şöhretli kitap dostu Ali Emiri Efendi”nin başkanlığında teşkil edilen bir kurulca 1918 ila 1921 seneleri arasında yürütülmüştür. Ali Emiri Tasnifi diye anılan bu sınıflandırmada Osman Gazi”den Abdülmecid devrine kadar olan belgeler tarihsel sıra gözönüne alınarak her bir padişah dönemi esasına göre tasnif edilmiştir. Bu tasnif 180.700 belgeyi kapsamaktadır ve eski yazıyla tutulmuş olan 53 adet kataloğu şimdi yeni harflere geçirilmektedir.
 Ikinci tasnif ünlü tarihçi Ibnülemin Mahmud Kemal”in yönetiminde 1921”de başlayan konulara göre yapılmış olan tasniftir. Bu tasnif yirmi üç ana konu altında on beş ve on dokuzuncu asırlara ait 47. 125 adet belgeyi içerir. Ibnülemin Tasnifin 29 citlik kataloğu Arap harfleriyledir. Tasnif edilen evrakın ekseriyeti son iki asra aittir. Milli Mücadele esnasında yapılmakta olan bu tasnif o günün savaş koşullarında devam ettirilememiştir.
 Cumhuriyetten sonra Osmanlıya karşı geliştirilen olumsuz ve kötüleyici bakıştan arşiv de nasipsiz kalmamış ve tasnif çalışmaları belli bir süre aksamıştır. 1931 senesinde Maliye deposunda muhafaza edilen evrakın Bulgaristana hurda kağıt fiyatına satılmasının anlaşılmasından sonra özellikle Muallim Cevdet ve Ibrahim Hakkı Konyalı”nın gayretleri neticesinde yeni bir tasnif çalışması başlatılmıştır. 1937”ye kadar devam eden bu sınıflandırma işi Muallim Cevdet”ten ötürü Cevdet Tasnifi diye maruftur. Bu tasnifte de bir öncekinde olduğu gibi konularına göre fakat bu sefer 17 ana başlık altında tasnif edilen belgeler 218. 833 adettir. Bu tasnifin de 34 ciltlik bir kataloğu mevcuttur.
 Osmanlı arşivinin arşivbilimi usullerine göre ilk tasnifini ise Macar tarihçisi Lajos Fekete, 1936-37 yıllarında, arşiv malzemelerinin işlem gördükleri tarihlerdeki asli düzeni içerisinde elyazmalarını birbirinden ayırmadan “Provenance sistemi”ne göre yapmaya başlamıştır.
 Yeni ciddi bir tasnif de Midhat Sertoğlu”nun müdürlüğü zamanında 1956 yılında başlatılmıştı. 1980 yılına kadar yapılan bütün tasnif faaliyetlerinin sonucunda 2.5 milyon belgenin tasnifinin tamamlanmıştır. Son büyük tasnif faaliyetine merhum Turgut Özal”ın başbakanlığı sırasında, bizzat Özal”ın yakın ilgisiyle girişildi. Bu dönemde arşive bina, personel ve techizat temin edildi. Yüksek ücret siyasetiyle çalışanların niteliği yükseltildi. Eski hızını ve şevkini kaybetmiş olsa da halen devam etmekte olan bu son dönemdeki çalışmalar sonucunda pekçok nezaretin defter ve evrakları 85 katalog halinde bilimcilerin hizmetine arzedilmiştir. Bu son çalışma gündeş arşivcilik ilkelerine göre ve bilgisayarla yürütülmektedir[4].
 1995 Ağustos ayı itibariyle Başbakanlık Osmanlı Arşivi”nde 21.275.990 defter halinde (yüz doksan dokuz bin altı yüz elli yedi defter), 18.359.498”i varak halinde yaklaşık kırk milyon belge tasnif edilmiş bulunmaktadır[5].
 Osmanlı Arşivinin Bugünkü Durumu
 Ömrü altı asırdan fazla sürmüş ve üç kıtaya yayılmış bir cihan devleti olan Devlet-i Aliyye”den milyonlarca belgenin kalmış olması şaşırtıcı değildir. Ne yazık ki bu büyük mirasın sahipleri olarak biz halihazırda onu hakkıyla değerlendirebilmiş değiliz. Bunun biraz Türkiyedeki ilmi hayatın koparılan bütün gürültüye rağmen bilimsel ve nesnel olmamasıyla, daha açık söyleyişiyle ideolojik olmasıyla, biraz da cumhuriyetimizin kuruluşuyla beraber yeni Türk hafleri tanımlamasıyla Latin alfabesinin benimsenmesinin ve böylece Arap harfleriyle el yazması olarak bize intikal eden Osmanlı evrakının okunmasının gitgide bir uzmanlık halini almış olmasının da rolü vardır. Bu iki sebep büyük arşiv mirasımızdan hakkıyla istifade etmeyi zorlaştırmıştır. Buna bizim insanımızın iş yapmaktaki ciddiyetsizliğimizi de eklememiz gerekir. Yoksa iyi bir planlama ile alfabe değişikliğinin ortaya çıkardığı engel büyük ölçüde aşılabilirdi.
 Bugün Osmanlı Devleti”nden kalan arşiv malzemesinin bir kısmı Başbakanlık Osmanlı Arşivinde (BOA) araştırmacılara sunulmaktadır. Bunun yanında Topkapı Sarayı Arşivi”nde bizzat padişahlardan intikal eden çok kıymetli arşiv malzemesi saklanmaktadır. İstanbul Müftülüğü Şeriyye Sicilleri Arşivi de kadı mahkemeleri kayıtlarının (şeriyye sicilleri) yanısıra yakında araştırmacılara açılacak olan Meşihat evrakıyla da temayüz etmiştir[6]. Ayrıca Ankara”daki Milli Kütüphane”de de özellikle taşra şer”iyye sicillerinin muhafaza altına alındığı belirtilmelidir. Yine Ankara”da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde ciddi arşiv malzemesi vardır. Bunlardan başka bazı resmi kuruluş ve bu arada özel ellerde de arşiv malzemelerinin bulunmuş olması muhtemeldir.
 Yurt içindeki bu evrakın yanında bir zamanlar Osmanlı ülkesinin bir parçasını oluşturmuş ve şimdi artık bağımsız olmuş devletlerin hudutları içinde de önemli arşiv malzemesi vardır. Bunlar başta Bulgaristan[7], Mısır, eski Yugoslavya ülkeleri olarak belirlenebilirler. Venedik arşivinin de Osmanlılarla sıkı münasebetleri nazara alındığında bizim için hakikaten mühim bir araştırma yeri olduğu not edilmelidir.
 Başbakanlık Osmanlı Arşivi”nin Barındırdığı Malzeme Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı bir süreden beri arşivle ilgili kitaplar yayınlamaktadır[8]. Bunların beşincisi olan xxvı+634 sayfalık Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi (Ankara 1992) bu arşivin tanınmasında önemli bir hizmeti yerine getirmiştir. Giriş bölümünde Osmanlı Devleti merkez teşkilatı Tanzimat öncesi dönem XVIII. yüzyıla kadar olan dönem a) Divan-ı hümayun ve kalemleri b. Bâb-ı defteri ve kalemleri c. Defterhane ve kalemleri; XVIII. yüzyıldan Tanzimata kadar olan dönem a. Bâb-ı Asafî ve kalemleri b. Bâb-ı defterî ve kalemleri; Tanzimat sonrası dönem ise 1. Bâb-ı âlî ve teşkilatı ve diğer nezaretler başlıkları altında verilmiştir.
 Rehberin Giriş bölümünde ayrıca Osmanlı Devletinde arşivcilik ve Cumhuriyet devri arşivciliği hakkında özet bilgiler verilmiştir.
 Rehberimizin birinci bölümünde Osmanlı arşivindeki defter tasnifleri verilmiştir. Ilk olarak Divan-ı Hümayun, Bâb-ı Asafi, Bâb-ı ali ve Defterhane Defterleri, sonra Bâb-ı Defterî ve Maliye Nezareti Defterleri, son olarak da Diğer Defter Tasnifleri genel başlığı altında arşivdeki defterler hakkında bilgiler sunulmuştur. Divan-ı Hümayun Defterleri yedi kalem altında bölümlenmiştir ancak bunların da alt-bölümleri vardır. Mesela bunlardan birinicisi olan Divan veya Beylikçi Kalemi Defterleri de Ahkam Defterleri, Atik Şikayet Defterleri, Divan memurlarına ait sicil ve künye defterleri, Gayrimüslim cemaatlere ait defterler, mühimme defterleri vs. adları altında tam 32 çeşit defter ismi sayılmaktadır. Ikinci bölümde Ruus Defterleri, üçüncüde Divan-ı Hümayun taphvil (nişan) kalemi defterleri, dördüncüsü Divan-ı Hümayun Amedi Kalemi Defterleri, beşincisi Divan-ı Hümayun teşrifat kalemi defterleri, altıncısı Divan-ı Hümayun çavuşbaşılık defterleri, ve sonuncusu Divan-ı Hümayunun diğer defterleri başlığı altında öbeklendirilmişlerdir. Bu defter çeşitleri çok fazladır biz bir fikir vermesi bakımından Divan-ı Hümayun Defterlerinin bir kısmının isimlerini zikretmekle iktifa ediyoruz.
 Arşivin defterler dışında ihtiva ettiği diğer malzeme Tanzimat öncesi merkez evrakı Divan-ı Hümayun ve Bâb-ı Asafi belgelerinden oluşmaktadır. Tanzimat sonrası evrakı ise iradeler, Bâb-ı ali belgeleri, Yıldız Belgeleri, Dahiliye Vekaleti belgeleri, Rumeli müfettişliği evrakı, hatt-ı hümayun, Ali Emiri Tasnifi, Ibnülemin Tasnifi, Cevdet Tasnifi, vakfiyeler tasnifi, müzehheb fermanlar tasnifi, Milli emlaktan devralınan defter ve vesikalardan meydana gelmiştir. Ayrıca BOA’da haritalar, plan, proje ve krokiler, albümler ve fotoğraflar da saklanmaktadır.
 Bu malzeme Türkiye tarihinin bütün yönleriyle ortaya çıkarılması bakımından en önemli bir evrak hazinesidir. Bu tespit Osmanlı devletinin vaktiyle bir parçasıyken bugün bağımsız olmuş devletler için de tekrarlanabilir. Ayrıca son zamanlarda gittikçe önem kazanan yerel tarih çalışmaları, bu bağlamda şehir tarihi çalışmaları ve hatta daha küçük ölçekli araştırmalar (kasaba ve köy tarihleri, bazı mimari yapı, köprü vs) için de Osmanlı arşivi tükenmez bir hazine hususiyeti taşımaktadır.
 Son zamanlarda ülkemizde bazı üniversite bünyelerinde açılan arşivcilik yüksek okulları sevindiricidir. Buralarda sadece eski belgeleri okumak üzere genç arşivbilimciler yetiştirilmemekte, bazı özel ve kamu kuruluşlarında arşiv uzmanı olarak ihtiyacı hissedilen elemanlar da eğitilmektedir.
 Arşivde Araştırma Yapanlar ve Yapılan Çalışmalar
 Bugün arşivlerimizde hem yabancı, hem de yerli çok sayıda araştırıcı bilimsel araştırmalar yapmaktadırlar. 1980lerden sonra yurt çapında başlatılan üniversiteleşme çabasının bir sonucu olarak çok sayıda öğretim üyesine ihtiyaç duyulması arşiv malzemesini kullanacak araştırıcıların sayısını hatırı sayılır ölçüde çoğaltmıştır. Bu memnuniyetle kaydedilecek bir durumdur. Artık çok sayıda genç bilimci ya yüksek lisans ya da doktora tezlerini bu malzemeye dayandırmaktadır. Kimileri sadece eski yazılı metni latin harflerine dönüştürmekte, kimileri de hem bu işi yapmakta hem de metin üzerine çözümlemede bulunmaktadır. Ancak bu çalışmaların eleştirisel bir değerlendirmeye tabi tutulmasının yeni yapılacak çalışmalar bakımından yol gösterici olabileceğini belirtmek gerekir.
 Burada kaydedilmesi gereken bir diğer çok mühim nokta, daha çok arşiv defterlerine dayanan bu çalışmaların birbirinden habersiz araştırmacılar tarafından tekrar edilmesi tehlikesidir. Bu sebeple, bu sahada çok ciddi bir bibliyoğrafya çalışmasına gereksinim duyulduğu açıktır[9]. Öbür yandan, bu defterlerin mikrofilmlerini veren görevli arşiv memurlarının bunları bir yere kaydetmeleri ve aynı defterlerin çalışılmak istenmesi durumunda bunu önlemeleri umulur.
 “Osmanlıbilimci”lerin kullanabileceği belge yayımında son yıllarda sevindirici gelişmeler dikkati çekmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi tarafından ve diğer bazı yayınevlerince tıpkıbasımları ve çevriyazılı basımları yapılan Mühimme Defterleri (3, 5, 6, 12, 44, 90) yanında, 1995 yılı Ocak ayı içinde faaliyete geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Araştırmaları Merkezi tarafından da başta İstanbul Ahkam Defterleri olmak üzere Mühimme Defterleri, Şeriyye Sicilleri, Atik Şikayet Defterleri, Kamil Kepeci tasnifi ve diğer vesikalardan derlenen vesikalar özgün ve çevriyazılı metinleri bir arada olmak üzere titiz bir yayıma konu olmaktadır. Merkezin tematik başlıklar altında tasnif ederek diziler halinde yayımladığı kitaplar İstanbul Esnaf Tarihi I-II, İstanbulda Sosyal Hayat I-II, İstanbul Ticaret Tarihi I, İstanbul Finans Tarihi I, İstanbul Tarım Tarihi I-II, ve İstanbul Vakıf Tarihi I adlı kitaplar araştırıcıların hizmetine sunulmuştur. Ayrıca aynı merkez İstanbul suları, su yolları, su vakıfları, bunların vakfedenleri ve sahipleri, sulara sahip kimselerin aile üyelerini gösteren Mâ-i Leziz defterlerini peyder pey yayımlamaktadır. Bu tür belge yayınları sadece tarihçileri değil, tabii olarak iktisat ve hukuk tarihçilerini de memnun etmektedir.
 Öneriler
 Bugün arşivlerde yapılan çalışmalarda bilim adamlarının çok büyük güçlüklerle boğuşmak mecburiyetinde kaldığını ilgililerin ve kamu oyunun dikkatine getirirken, burada yetkililerce dikkate alınıp değerlendirileceğini umduğumuz bir dizi öneriyi sunmak isteriz:
 1. Herşeyden evvel arşivlerin tasnifinin bir an evvel bitirilmesi şayan-ı temennidir. Cumhuriyetin bir asra yaklaşmakta olan yaşamı boyunca arşivlerimizin tasnif edilememiş olması yöneticilerin ve biz bilimadamlarının yüzünü kızartmaktadır.
 2. Arşivin modern cihazlarla donatılması gerekir. Mesela, Başbakanlık Osmanlı Arşivi”nde araştırmacılara mikrofilm hizmeti verilemez oluşuna ne kadar teessüf olunsa azdır. Sadece modern makinelerin alınması yetmez, hizmetin de son derece güleryüzle verilmesi, görevlilerin yardım eden, problem çözen, araştıranın işini en iyi şekilde yapmasını sağlayıcı vasıflarlarla donanmış olması gerekir. Bu işler sadece maddi imkanların genişliğine bağlı değildir; mesele aynı zamanda bir zihniyet meselesidir.
 3. Biz özellikle arşivin en çok müracaat edilen defterlerinin olduğu gibi yani herhangi bir inceleme ilave edilmeden tıpkıbasımlarının yapılmasından yanayız[10]. Bu bu defterlere olan müracaatı azaltacak ve araştırmacıları arşiv dışı ortamda da çalışabilecekleri arşiv malzemesine kavuşturacaktır. Öbür yandan arşivin yükünü azaltabilecek ve aynı zamanda araştırıcı da arşivde başka malzemeleri inceleme ve sömürme fırsatını bulacaktır. Bu tür tıpkıbasımların son yıllarda başarılı örnekleri -yukarıda geçtiği gibi-hem arşiv tarafından, hem de başka devlet kurumları tarafından verilmiştir. Mesela yıllardır üzerinde neredeyse hiç çalışma yapılmayan Divan-ı Lügati”t-Türk ve Kutadgubilik gibi dilimizin büyük yâdigârlarının tıpkıbasımları yapılarak dünyanın her tarafındaki Türklük bilimcilerinin eline ulaşması sağlanmış ve onların çalışmalarına açık hale getirilmiştir. Aynı şeyi bir dizi halinde Mühimme Defterlerinin, Ahkam Defterlerinin, Atik Şikayet Defterlerinin tıpkıbasımlarını yaparak sürdürebiliriz. Bu noktada yukarıda sözü geçen İstanbul Araştırma Merkezince içlerinden İstanbul ile ilgili belgelerin seçilerek tematik yayımlara konu edildiği 26 adet İstanbul Ahkam Defterlerinin, İstanbul dışı malzemesinin de değerlendirilip tamamen tüketilebilmesi için aynı merkezce tıpkıbasımlarının yapılmasının düşünülmesinin yararlı olacağını belirtmek isteriz.
 4. Bugün arşivlerimizden mikrofilm ve fotokopi verilmemesi için görevliler tarafından büyük bir gayret sarfedildiğine şahit olmaktayız. Gerçekten, memurlar anlaşılmaz bir tutumla evrakın mikrofilmini vermekten kaçınmaktadırlar. Mesela karşılaştığımız bir olayda Milli Kütüphane”de (Ankara) saklanan Trabzon Şeriyye Sicillerinin 1819 numaralı olanının mikrofilmini bütün çabamıza rağmen ancak kısmen almayı başarabildik. Aradan bir yıl geçtikten sonra kalan kısmını da güç bela elde ettik. Eğer zamanında bu sicilin mikrofilmini almayı başarabilseydik büyük bir olasılıkla bu çalışma bugün yayımlanmış olacaktı[11]. Sonradan aldığımız bilgiye göre bana bir sicilin mikrofilmini vermekte büyük direnç gösteren kütüphane yetkilileri, Karadeniz Teknik Üniversitesi”nin talebi üzerine -gayet isabetli olarak- bunların tümünün fotokopi veya mikrofilminin alınmasına müsaade etmiştir. Şimdiki halde araştırmacılarımızın iktisadi güçlerinin zayıflığı da dikkate alınarak kolaylaştırılacak bu hizmetlerin daha ucuza verilmesi de sağlanmalıdır.
 5. Başbakanlık Osmanlı Arşivi”nde çalışma izin süresinin her yıl yenilenmesinin istenmesi de iki yanlı lüzumsuz yazışma ve zaman kaybından başka birşey olmasa gerektir.
 6. Yine Başbakanlık Osmanlı Arşivi”nde bazı evrak ve defterlerin çürük olduğu gerekçesiyle isteyenlerine verilmediği ama unvan sahibi biri talep ettiğinde bu çürük evrakın onlara çıkarılabildiği müşahede edilmektedir. Bu şık olmayan duruma düşülmemesi için çürük veya çürümeye mail evrakın mikrofilminin alınarak hizmetin bu mikrofilimlerle sağlanması tavsiyeye şayandır.
 7. Herkesin vaktinin çok kısıtlı olduğu günümüzde bütün arşivlerde kataloğların bilgisayara yüklenmesi ve taramanın bilgisayarlar aracılığıyla yapılmasının sağlanması zaruridir. Dağınık surette birçok kataloğun bulunduğu, kataloğlara sonradan eklerin yapıldığı hatırlanırsa bu önerinin önemi teslim edilecektir. Bütçeden bu milli kuruma hak ettiği payın, kaynağın ayrılması da kaçınılmaz bir görevdir.
 8. Arşivlerimizde yeterli görevlinin istihdam edilmediği de bir vakıadır. Ayrıca BOAda çalıştırılan personelin hukuki durumunun son derece güvensiz olduğu, burada çalışan arkadaşlarımızın işlerine her an son verileceği kaygısını yaşadıkları unutulmamalıdır. Bu uzmanların daha verimli çalışabilmeleri için çalışma rejimlerinin düzeltilmesi acil bir görevdir.
 9. Arşivin hafta sonları kapalı olması da yadırganmaktadır. Bu gibi kurumların Cumartesi ve Pazar günleri de açık olup hizmet sunmaya devam etmesi, çeşitli sebeplerle iş günleri içinde arşivlere gelemeyen veya istediği ölçüde gelemeyen araştırmacılar için lüzumludur. Idarecilerden bunu da dikkate olarak ona göre bir personel siyaseti gütmeleri ve lazım gelen düzenlemeleri yapmaları beklenir.
 Arşivlerimizden Bazı Belge Örnekleri
 Galata Şer”iyye Sicili, nu. 14 , v. 71b
 [Derkenâr] Mahmiyye-i Kostantiniyye”de Kâdıasker Efendinin emriyle görülen davadır.
 Bundan akdem mahmiyye-i Kostantiniyye mahallâtından Mercân Ağa Mahallesinde fevt olan el-Hâcc Kemâl ibn Mehmed nâm kimesnenin vârislerinden li-ebb ve ümm karındaşı ”Isâ kendi tarafından asâleten ve kız karındaşları Nâsıra ve Şâh Bolı nâm hatunlar cânibinden vekâleten ve müteveffa-yı mezbûrın zevcesi olan Fatıma bint-i Mezîd tarafından vekîl olan Yahya bin Mehmed nâm kimesneler mahfil-i kazâda müteveffa-yı mezbûrın şerîklerinden vasi-i muhtârı olan Hâssa kilercilerinden Seydi Beg ibn-i Yûsuf ve Ilyâs bin Mustafa ve Bâli bin Memi ve Yûsuf bin Kâbil ve Sünbül bin Mustafa nâm kimesneler mahzarlarında takrîr-i kelâm ve tebyîn-i merâm kılup didiler ki mûrisimiz müteveffa-yı mezbûrın ortakları mezbûrûn zimmetlerinde kendinin mâlından ve yanında vesâir dükkanda olan metrûkâtdan hakk taleb eylerüz diyü mezbûrûn ile münâza”ât-ı kesire ve muhâsamât-ı şedide vâki” olmağın mâbeyinlerine muslıhûn mutavassıtûn olup es-Sulh seyyidu”l-ahkâm ve senedu”l-ahkâm fehvâsıyla amel olınup müteveffa-yı mezbûrın şerîkleri merkûmûn zimmetlerinde ve dükkânda vâki” olan mutrûkâtdan mezbûrûnın rızâlarıyla on bin akçe ve sülüs dahi beş bin akçe cem”an on beş bin akçe olur meblağ-ı merkûmı mezbûrân Yahya Çelebi”ye ve karındaşı mezbûr Isâ”ya virilmek üzere ibrâ vü iskât olınup ve müteveffa-yı mezbûrın dâyinlerinden Mustafa Aga ibn-i Abdullah nâm kimesne karz-ı şer”iden ikiyüz sikke altun isbât idüp eline hüccet-i şer”iyye aldıkdan sonra meblağ-ı mezbûr dahi orta akçesinden ihrâc olınup mezbûrlar husûs-ı mezbûrı kendileri uhdelerine aldukdan sonra kayd olındı tahrîren evâhiri Cumâde”l-ahire sene 999.
Ş[uhûdu”l-Hâl]: Bâli Efendi ibn-i Mehmed el-Kâdı, Süleyman Çavuş ibn Abdullah, el-Hâcc Hüseyin bin Gazanfer; Bâli bin Seydi, Mustafa bin Hasan, Mehmed bin Yûsuf , Mehmed bin Musa, Mustafa bin Ali ve gayruhum.
 Galata Şer”iyye Sicili, nu. 190, s. 107-4
 Mahruse-i Galata”da merhum el-Hacc Ali vakfına berat-ı padişahi ile mütevelli olan işbu rafiul-kitab Ahmed Beg bin Abdülmuttalib? meclis-i şer-i şerifde … el-Hacc Mustafa nam kimesne mahzarında takrir-i dava idüp asıl mal-i vakf-ı mezburdan mezbur Ahmed zimmetinde on beş bin beş yüz fıddı raic fil-vakt akçe ve tarih-i kitaba gelince muamele-i şeriyyeden dahi beş bin yüz elli akçe olup muamele-i şeriden olan beş bin yüz elli akçenün beş yüz akçesin mezburdan alup kabz idüp baki zimmetinde asıl mal ve muameleden vech-i muharrer üzre mezbur Ahmed”ün zimmetinde ceman yiğirmi bin yüz elli akçe kalmışdur hâlâ mezburdan sual olınup alıvirilmesin taleb iderüm didükde gıbbe”s-sual merkum Ahmed cevabında filvakı asıl mal-i vakf-ı mezburdan on beş bin beş yüz ve muamele-i şeriden dahi dört bin altı yüz elli akçe ceman zimmetimde yiğirmi bin yüz elli fıddı raic fi”l-vakt akçe kalmışdur meblağ-ı mezbur el-an zimmetimde edası lazım deynümdür diyü ikrar ve itiraf itdükde ikrarı mucebince meblağ-ı mezburun edasına mezbur Ahmed”i el-Hacc Mustafa ibn-i Hüdaverdi nam kimesneler meclis-i şer-i şerifde biz mezbur Ahmed”ün zimmetinde vech-i meşruh üzre canib-i vakfa mezbur edası lazım gelen meblağ-ı mezbur yiğirmi bin yüz elli akçeye emr ü kabuli haviye kefalet ile kefiller olduk didüklerinde ma huvelvakı gıbbettaleb ketb olındı hurrire fi evahiri Şevval li-sene hamse ve aşara ve elf.
Şuhud: Hüseyin Çelebi bin Ali(?)
 Mustafa Çelebi bin Mahmud
 Mehmed bin Ali(?) el-Imam.
 Galata Şer”iyye Sicili, nu. 191, s. 492-2
 Sebeb-i tahrir-i kitab-ı huruf(?) oldur ki cezire-i Midilli rüesasından Mihal veled-i Dimitri nam zimmi meclis-i şer”-i şerif ve mahfil-i din-i münifde mahmiye-i Galata dahil mahallâtından Lonca mahallesi sakinlerinden Cevan veled-i Poğliğa(?) nam zimmi tacir mahzarında takrir-i dava idüp “Yani nam reis gemisi içinde olan tüccar taifesi ile mahmiyye-i Kostantiniyye”ye gelür iken muhalif rüzgar bulup Venedik vilayetinde Morsoli nam cezireye düşmeğle sefine-i merkumede olan tüccar metaından cezire-i mezburede hilaf-ı mu”tâd bir gümrük dahi alındıkda tüccar-ı mezkur zikr olınan gümrüği mâbeynlerinde ber muceb-i emr-i ali taksim u tevzı idüp sefine-i merkumede olan tüccardan ber muceb-i taksim u tevzı Kominoz veled-i Paluluğa nam zimmi tacir hissesine lazım gelen on üç bin akçe mukabelesinde mezbur Kominoz emr nesne(?) mezkur Cevan tacire sekiz bin beş yüz akçe virmiş idim hala meblağ-ı merkumı mezkur Kominoz”dan taleb eylediğimde cevab virüp ”yedimde olan hüccet-i şer”iyye mucebince mezbur Yani Reis ber muceb-i taksim u tevzi zimmetimde lazım gelen akçeyi ben eda eyledim” diyü meblağ-ı merkum sekiz bin beş yüz akçeyi bana virmekde teallül ider meblağ-ı mezkurı bittemam mezbur tacir Cevan”dan taleb iderim” didikde gıbbe”s-sual merkum tacir Cevan cevab virüp meblağ-ı mezbur sekiz bin beş yüz akçeyi ben Karakaş veled-i Mihal nam zimmi yedinden mezkur Kominoz zimmetine ber muceb-i tevzı lazım gelen akçe mukabelesinde aldım diyü ikrar u itiraf eyledikde mezbur Karakaş”ın mezkur Mihal”den alup eda eylediği meblağ-ı merkumı mersum Kominoz”un adem-i kabuli olmağın mezbur Mihal talebiyle meblağ-ı mezkur sekiz bin beş yüz akçe merkum tacir Cevan”dan hükm olınup ilzam olındığı ketb ü tahrir olınup yed-i talibe def” u vaz” olındığı lede”l-hâce ihticac idine.
 Tahriren fi evasıtı Cemaziyelula min şuhur sene seb”a ba”de”l-elf.
Şuhud: Abdülbaki Çelebi ibn-i Mehmed, Piyale Beg bin Abdullah, Memi Beg bin Abdullah, Hasan bin Mahmud, Ahmed Paşa Çukadar, Nebi el-Muhzır ve gayruhum mine”l-hâzirîn.
 Galata Şer”iyye Sicili, nu. 191, s. 493-2
 Evlad-ı Arabdan Yahya bin Mehmed meclis-i şer”de hazır olup Ali bin Abdullah muvacehesinde takrir-i kelam ve tabir-i meram idüp bundan akdem merkum Ali”ye bin beş yüz akçeye bir pereme bey idüp dört yüz otuz akçesin alup baki bin yetmiş akçem kalmışdur lakin meblağ-ı mezburı virmeyüp teallül ider vakı hal sual olına taleb iderin didükde gıbbe”s-sual merkum Ali sahih zikr olınan peremeyi bin beş yüz akçeye iştira itdüm dört yüz otuz akçeyi dahi teslim itdüm lakin bi tarikı”l-taksit iştira itmişümdür didükde mezbur Yahya talebiyle kayd olındı.(Tarihsiz)
Şuhudu”l-Hal: Yusuf Beg ibn-i Abdullah ve Hızır(?) Beg bin Abdullah ve Mehmed ibn-i Abdi ve Ferhad bin Adil ve Memi? bin İlhan?.
 [1] The Concise Oxford Dictionary, Oxford Üni. Yay. 1982, 7 bs. s. 45.
 [2] D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, İz Yay. 11 bs. [İstanbul] 1996, s. 68.
 [3] Nakleden Tayyib Gökbilgin, Arşiv Meseleleri, TC Maarif Vekilliği, İstanbul 1939, s. 64.
 [4] Necati Aktaş/Yusuf Halaçoğlu, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi”, DİA, c. 5, s. 122-126.
 [5] Başbakanlık Osmanlı Arşivi Katalogları Rehberi, neşr. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 1995, s. xx.
 [6] Bu arşivde bulunan sicillerin tamamının mikrofilmi Türkiye Diyanet Vakfı tarafından alınmış fakat henüz araşıtrımacılara açık hale sokulamamıştır.
 [7] Bulgaristan”da, Cumhuriyet devrinde hurda kağıt olarak satılan evrak dışında ciddi arşiv malzemesi vardır. Bu arşiv malzemesi hakkında bilgi için bkz. Gökbilgin, Arşiv Meseleleri, s.52-62.
 [8] Kırk iki tane olan bu yayınlar arasında 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri I-II, 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri I-II, 5 Numaralı Mühimme Defteri (2 c. tıpkıbasım özet ve indeks), 6 Numaralı Mühimme Defteri (3 c. tıpkıbasım özet transkripsiyon ve indeks), 7 Numaralı Mühimme Defteri (3 c. tıpkıbasım özet transkripsiyon ve indeks), 12 Numaralı Mühimme Defteri (3 c. tıpkıbasım özet transkripsiyon ve indeks), Bosna-Hersek Bibliyografyası 1-2 da vardır.
 [9] Böyle bir çalışmanın yakında yayınlanacak olması sevindiricidir: Bkz. Dr. Coşkun Çakır, “Osmanlı Ekonomik ve Sosyal Tarihiyle İlgili Tezler Bibliyoğrafyası”, DİVAN İlmi Araştırmalar, 1999/2, Sayı 7. Yeri gelmişken Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bazı arşiv malzemesinin çalışılmakta olduğunu belirtelim. Bu çerçevede Abdullah Demir”in “Tophane Mahkemesi 7 Numaralı Þer”iyye Sicil Defterinin İncelenmesi”, İstanbul 1998 adlı bir yüksek lisans tezi ikmal edilmiştir. Ayrıca Aydoğan Karakılıç, Rumeli Kazaskerliğinin 215 numaralı; Adem Yılmaz da Ahi Çelebi Mahkemesinin 7 numaralı Þer”iyye Sicilini yüksek lisans tezi olarak hazırlamaktadırlar.
 [10] Böyle bir tıpkıbasımlardan fakat incelemeli ve dizinli biri Majer tarafından yapılmıştır, bkz. Hans Georg Majer, 1675 Tarihli Þikâyet Defteri (Viyana 1984).
 [11] Trabzon Þeriyye Sicillerinden 1819 numaralı ve 120 varaklık bu sicil 968, 972 ve 973 tarihli mahkeme kayıtlarını ihtiva etmektedir. Bu sicili inceleme, çevriyazı ve aslı ile birlikte yayımlamak üzere hazırladığımızı ilgilenenlere duyurmak isteriz. Bu arada Girit ceziresi şer”iyye sicillerine ait olan ilk defterin de değerli arşiv uzmanı Mustafa Oğuz tarafından yayımlanmak üzere olduğunu biliyoruz.
Bunu Paylaş

Comments are closed.