Haçlı Seferleri

Bunu Paylaş
     Alm. Kreuzzüge (pl), Fr. Les Croisades (f.pl), İng. The Crusades.
 Papalığın teşvikiyle Hıristiyan Avrupalıların Müs­lümanlara karşı tertib ettikleri seferlerin umumi adı. En önemlisi dini olmak üzere, siyasi, sosyal ve iktisadi sebeplere dayanan Haçlı seferlerini Papa İkinci Urbanus, 1095 yılında toplanan Clermont Konsili”nde yaptığı konuşmayla başlatmıştır. Asır­larca devam edip, milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp ülkelerin tahrib olunmasına sebeb olmuştur.
 Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İm­paratorluğu (395-1453 ), 1071 yılında Selçuklu Devleti (1038-1194) ile yaptığı Malazgirt Sava­şında yenilince, Türklere Anadolu kapıları açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar ve Bizans”ın başkenti olan İstanbul”u zorlamaya başladılar. 1075”te Türkiye Selçukluları Devletini kurup, İznik”i başkent yapmaları, Avrupa”nın en büyük Hıristiyan devleti olan Bizans”ı kökünden sallamaya başladı. Bu durum Avrupalıları telaşa düşürdü. çünkü Bizans”ın düşmesi Türklerin Avrupa”ya hakim olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip, Türklerin durdurulması gerekiyordu. Hatta Anadolu dahil bütün Ortadoğu”dan atılmalıydılar. İkinci büyük sebeb ise, iktisadiydi. Avrupa, 11. asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kral1arın sarayları bi­le taş yığınlarından ibaretti. Altın, gümüş ve değerli madenlerin bir çoğu Türklerin ve doğu kavimle­rinin elindeydi. Avrupa, en ibtidai maddeler için bi­le doğuya muhtaçtı. Ziraat çok ilkel usullerle ya­pılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Alman­ya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletle­rinin senelik geliri, en mütevazi Türk beylerinin ge­lirlerinden azdı. Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzade veya eşkiya tara­fından öldürüleceği günü bekliyordu.
 Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti. şiî-Fâtımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi. Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus”u Hıristiyanları birleştirerek Müs­lümanların üzerine saldırtmaya teşvik ediyordu. Böylece, bu papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete başladı. Sadece Pierre L”Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına 50.000 Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya”ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katıldı. Macaristan”da ve Balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu, 1096-1270 seneleri arasında ter­tiplenen sekiz Haçlı seferinin ilk ordusu oldu.
 Birinci Haçlı Seferi (1096-1099): Papaz Pi­erre L”Ermite ve şövalye Yoksul Gautier öncülü­ğünde İstanbul”a gelen bu topluluk, Bizans İmpa­ratoru tarafından hemen Anadolu”ya geçirildi. bunlar doğunun zenginliklerine kapılıp yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu sultanı birinci kılıç Arslan İznik önlerinde bu ilk haçlı kuvvetlerini durdurarak kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından aşağı Lorraine dükü Gedefroi Bouillon’un komutasındaki haçlı ordusu yola çıktı bu orduda bir çok ünlü şövalye,soylu kont ve dukalar vardı. Avrupa’nın bütün imkanları kullanılarak hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden müteşekkildi. Almanya”nın Rhein kıyılarında 10.000 Yahûdiyi kılıçtan geçiren bu Haçlı ordusu, İstanbul”a doğru gelirken, ülke­sinde de yağma ve katliam yapılmasından endişe eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, on­larla anlaştı. Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığında, Anadolu”da aldıkları yerleri Bizans”a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu”ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Sel­çuklularının başşehri İznik”i kuşattılar. Kanlı çar­pışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebeb oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çar­pışarak geri çekildi. İznik, Bizans”ın eline geçti. Es­kişehir istikametinden Anadolu”ya giren Haçlı or­dusuna karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan (1092-­1107) yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu”da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, ani baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı.
Haçlıların yanında, Bizans İmparatoru da, du­rumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının ba­tı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslara bir müddet hakim oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu”ya geçen Haçlılar, Türk­lerin imha hareketi sonucu Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde 100.000”e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya”yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu dokuz ay sonra, Haziran 1098”de şehre girebildiler. Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslü­man-Türk ordusu, Antakya”yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üze­reyken aralarında çıkan fitne başarısızlığa yol aç­tı. Haçlılar yaptıkları huruç hareketiyle bu Müslüman ordusunu dağıttılar.
 Antakya”yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuv­vetleriyle Kudüs”e hareket ettiler. şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede haçlıların eline geç­ti. Müslüman, Mûsevi ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da mübarek olan Ku­düs, Haçlıların eline geçince, büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahûdiyi, ma­betlere sığınan kadınlar ve çocuklar dahil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları kan ve ce­setlerden geçilmez oldu.
 Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs”te Ka­tolik Latin Krallığı; Antakya ve Urfa”da birer Haç­lı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu”yu bu ve­sile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleşti­ler. Müslümanlarca Mekke ve Medine”den sonra en mübarek şehir olan Kudüs”ün, şiî-Fatımîlerce Haç­lılara teslimi büyük üzüntüye yol açtı. Müslü­manlar, Haçlıları Ortadoğu”dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabeği İmâdeddîn Zengî, Urfa”yı geri aldı. Bu durum İkinci Haçlı Seferine sebeb oldu.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149): Urfa”nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, pa­pa Eugenius”un teşviki ve papaz Saint Bemard”ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi baş­latıldı. Seferin komutanlığını Yedinci Louis ile Almanya İmparatoru Üçüncü Konrad yapıyordu. Alman İmparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk kafile, Konya Ovasına geldi. Bu ordu, Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Mes’ûd tarafından im­ha edildi. Alman İmparatoru canını zor kurtararak, beş bin kişiyle İznik”e sığındı. Fransa Kralı Yedinci Louis, 150.000 kişi ile yola çıktı. Alman İmpara­torunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle İz­nik”te birleşti. Bu kalabalık orduya karşı meydan muharebesi yapmayı uygun bulmayan Sultan Mes”ûd, Haçlıları Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları An­takya”ya sığındılar. Şam”ı muhâsara ettilerse de, Türkler tarafından mağlûb edildiler.
 Üçüncü Haçlı Seferi(1189-1192): Selahaddîn Eyyûbî, şiî-Fâtımî Devletini ortadan kaldırıp, Eyyûbî Devletini kurduktan sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097 senesinden beri Haçlıların elinde bulu­nan Kudüs”ü, 1187 senesinde Hattin Zaferinden son­ra ele geçirdi. Hıristiyanların birkaç kıyı şehir hariç, Ortadoğu”dan atılmaları, Avrupalıları endişelendir­di. Papa üçüncü Clemens”in teşvikiyle Fransa ve İn­giltere Kralları ile Alman İmparatoru, Üçüncü Haç­lı Seferine katıldılar. Sonu hezimet olmasına rağmen, Avrupa”nın en ünlü kral, imparator ve kumandanla­rının katıldığı bu sefer meşhurdur.
 Alman İmparatoru Friderich Barbarossa, kara yolu, Fransız Kralı Philippe Auguste ile İngiliz Kra­lı Arslan Yürekli Richard deniz yoluyla hareket et­tiler. Alman İmparatoruna, Türkiye Selçukluları Sultanı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu”ya girmemesini teklif etmişse de, kabul etmedi. Türk­leri dinlemeyen İmparator Friderich Barbarossa, or­dusunun büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde kaybetti. Sonunda, Akdeniz”e ulaşamadan nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat veren haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin”e ulaştılar. İn­giltere Kralı, deniz yoluyla Kıbrıs”a varıp, Bizans va­lisini adadan kovarak Latin Krallığını kurdu; Kıb­rıs”tan Akka”ya geçen Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka”ya varan Fransız Kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. Kudüs”ü ye­niden almak için savaştılarsa da muvaffak olama­dılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler ve ağır kayıplar neticesinde Kudüs”ü alamayacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler.
 Dördüncü Haçlı Seferi (1204): Papa Üçüncü İnnocentius”un çağırısı, Foutges de Neville”nin pro­pagandası neticesinde Bonifacio”nun tertib ettiği bu Haçlı seferine Almanya İmparatoru Altıncı Hein­rich katıldı. Papanın itiraz etmesine rağmen Haç­lılar, Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında Ortodoks Bizanslılardan İstanbul”u aldılar. Şehrin zenginliği, Katolik Hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul”u yağmalayıp, tahrib ettiler. Dindaşlarına her türlü zulmü, her çeşit kö­tülüğü yaptılar. Bizans İmparatoru, tahtını İstan­bul”dan İznik”e taşıdı. Bu olay, Bizans tarihinde ilk defa oluyordu. Nihayet İstanbul”da 1261 sene­sine kadar devam eden ””Latin İmparatorluğu”” ku­ruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Dev­letleri, Yakındoğu”da, büyük nüfuz ve toprak par­çaları elde edip zenginleştiler. Haçlılar, dindaşla­rı olan İstanbul”un Ortodoks Hıristiyanlarına çok zu­lüm ve eziyet yaptılar. İstanbul”un sanat eserleri, zengin olmak hırsıyla tahrib edildi, evler yağma­lanıp, binlerce İstanbullu şehrin tarihinde görül­memiş insanlık dışı tecavüzlere uğradı, soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü Haçlı Seferin­den, Müslümanlardan ziyade, Ortodoks Hıristi­yanlar zarar gördü.
 Beşinci Haçlı Seferi (1217-1221): Papa Üçün­cü Honorius”un teşvikiyle Macar Kralı İkinci An­drias, Kuzey Avrupa”dan gelen Haçlılarla, 1217 se­nesinde Akka”ya geldi. Kral Andrias, Müslüman­lar karşısında dayanamayınca, geri döndü. Geride kalanlar Dimyat”a saldırıp, şehri aldılar. Daha son­ra Kahire”ye yöneldilerse de Eyyûbîler tarafından bozguna uğratılıp, dağıtıldılar.
 Altıncı Haçlı Seferi (1228-1229): Papa Do­kuzuncu Gregorius”un teşvikiyle Alman İmparatoru Üçüncü Frederich tarafından tertib edildi. Alman İmparatoru Kudüs”e kadar geldi. Eyyûbî Sultanı Melik Kâmil”in dış baskılardan bunaldığı bir dev­rede, Haçlıların Kudüs”e gelmeleri antlaşma zemini doğmasına sebeb oldu. Antlaşma ile Kudüs Haç­lıların eline geçti. Fakat Türkler tarafından mağ­lub edilmeleri neticesinde şehir, tekrar Eyyûbîle­re teslim edildi.
 Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254): Kudüs”ün Müslümanlar tarafından alınması üzerine, Fransa Kralı St.Louis tarafından tertib edildi. Mısır”da ye­ni kurulan Memlûklüler, Haçlıları 1250 senesinde, Mansure Meydan Muharebesinde mağlub edip, Fransa Kralını da esir aldılar. Haçlılar dağıldı. St. Lo­uis, Dimyat”ı Müslümanlara verip ülkesine döndü.
 Sekizinci Haçlı Seferi (1268-1270): Antak­ya”nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ve Yedinci Haçlı Seferinin öcünü almak için Fransa Kralı St. Louis tarafından tertib edildi. Bu seferin hedefi, Kudüs olmayıp, Akdeniz kıyılarındaki Müslüman denizciler üzerineydi. St. Louis, Tunus”a çıktıysa da, salgın hastalıktan öldü. Fransa ordu­su geri döndü. Bu sefer de başarısızlıkla sonuç­landı.
1096-1270 seneleri arasında, Müslümanlara karşı tertib edilen Haçlı seferleri sonucunda bir ta­kım Latin devletleri kuruldu. Bunlar, Kudüs Kral­lığı, Kıbrıs Krallığı, Trablus Kontluğu, Antakya Prensliği, Urfa Kontluğu, İstanbul Latin İmpara­torluğu, Mora Prensliği, Atina Dukalığı, Kefa­lonya Kontluğu, Naksos Dukalığı, Saint Jean Şö­valyeleri idi. Bu Latin devletleri Türkler tarafından ortadan kaldırıldı ve Haçlılardan hiçbir iz bıra­kılmadı. Fakat Haçlı seferleri, 1270 senesinde son bulmuş değildir. Her zaman Hıristiyanlar, Müslü­manlara karşı askeri kuvvet birleşiminin yanında; siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda da cephe bir­liği içinde olmuşlardır.
 Asırlarca devam eden Haçlı seferleri sonucu, pekçok kan döküldü ve milyonlarca insan can ver­di. Nice ülkeler harab oldu. Dini, siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi birçok hadiselere sebeb oldu. Müslümanlara karşı savaşa katılmaya teşvik için Avrupa”da bir çok Hıristiyan tarikatları kuruldu. Se­ferlere iştirak için Avrupalıların dindârına, mace­raperestine, işsiz-güçsüzüne ayrı ayrı vaatlerle propaganda yapılıp, Müslümanların karşısında bü­tün bunların boş çıkması neticesinde papalığın ve kiliselerin otoritesi sarsıldı.
Bu seferler sonunda Hıristiyanlar, Müslü­manları yakından tanıdılar. Muharebe meydanlarında aslanlar gibi cesûrane döğüşen Müslümanların, aslında çok merhametli, iyiliksever, misa­firperver olduklarını yakından gördüler. Müslü­manların, papazların bahsettikleri gibi olmaması, Avrupalı Hıristiyanların daha önceki düşüncelerini değiştirdi.
 Papalık, bu seferlerin masraflarını karşılamak gâyesiyle Hıristiyanların rûhânî işleri için vergi al­mak adetini çıkardı. Bulunduğu çevrenin kilisesi­ne vergisini vermeyenler Hıristiyanlıktan aforoz edildi. Misyonerler faaliyetlerini artırıp, Asya ve Afrika”da Hıristiyanlığı yaymaya çalıştılar.
 Haçlı seferlerine katılan şövalyelerin Müslü­manlar karşısında güçsüzlüğü anlaşılınca, dere­beylik idaresi zaafa uğradı. Merkezi otoritenin hakimiyeti artıp, Avrupa”da krallık rejimi kuvvet­lendi. Köle durumundaki köylü, toprak sahibi efendilerinden arazi alarak, mal mülk sahibi oldu. Avrupa”da aralarında büyük eşitsizlik ve adalet­sizlik uçurumu bulunan sınıflar arasındaki fark kısmen azaldı.
Doğu sanat ve medeniyetini tanıyıp, İslamî eserlere hayran olan Haçlılar, Müslümanlardan sanat ve teknik alanda birçok yenilikleri ve keşif­leri öğrendiler. Pekçok eseri yağmalayarak Avru­pa”ya kaçırdılar. Bu ise Avrupa”da ilim ve tekniğin gelişmesine sebeb oldu. Müslümanlardan kağıt ve pusulayı da öğrenen Haçlılarda gemicilik çok gelişti. Venedik, Cenova, Marsilya, Pisa gibi Ak­deniz limanlarının önemi artıp, ticârî faaliyetler hız kazandı. Bu şehirler serbest bölgeler mahiyetini alıp, Batı ve Doğunun ticareti gelişti.
 Haçlı seferleri neticesinde Müslümanlar, Bi­zanslılar ve Yahûdiler çok zarar gördü. İslam ül­keleri ve devletleri harab oldu. Yüz binlerce Müs­lüman; Anadolu, Mısır, Suriye ve özellikle Ku­düs”te kılıçtan geçirilip, yerleşim alanları yağmalanarak yakılıp yıkıldı. Kadınlar ve çocuklar bile hunharca öldürüldü. Haçlıların kılıcından sadece Müslümanlar değil, Yahûdiler, özellikle Ortodoks Bizans da nasibini aldı. İstanbul”un zenginliğine hayran kalan Latin Katolikler, şehrin sanat eserlerini zengin olmak hırsıyla yağmaladılar. Ortodoks ahaliye saldırıp mal, can ve ırzlarına ziyadesiyle zarar verdiler. İstanbullular şehri terk etmek zo­runda kaldı. Haçlı zulmü o kadar arttı ki, asırlardır İstanbul”da bulunan Bizans İmparatorluk tahtı şehirden çıkarılıp, önceden Türkiye Selçukluları Devletinin başşehri olan İznik”e taşındı. Bizanslılar 1261 senesinde tekrar İstanbul”u Haçlılardan ge­ri aldılar.
 Haçlı seferleri neticesinde, İslam medeniyetini tanıyan Avrupa”da ilim ve teknikte gelişmeler olup, merkezi otoritenin kuvvetlenmesi yanında, Müs­lümanlara karşı asırlarca devam edecek askerî, si­yâsî, iktisâdî ve kültürel politikalarını da tesbit edi­lip, safha safha tatbikine sebeb olmuştur.
 Osmanlı Devletine ve diğer Müslüman devletlere karşı, 1364 Sırpsındığı, 1389 Birinci Ko­sova, 1396 Niğbolu, 1444 Varna, 1448 İkinci Ko­sova, 1453 İstanbul, 1538 Preveze, 1571 Kıbrıs, 1683 Viyana Kuşatması, Osmanlı Devletinin yı­kılması ve 1919-1922 İstiklal mücadelemizde Haç­lılar ittifak edip, Müslümanlara karşı cephe aldı­lar. Hatta Kudüs”ün elimizden çıkması üzerine müttefikimiz olan Almanlar bayram yaptılar.
 Batılıların geçen asırlarda ve günümüzde İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri, geç­mişteki haçlı seferlerinin halen soğuk harp, kültürel ve ekonomik harp olarak devam ettiğini göster­mekte, bugün bile pekçok eserimiz çalınarak ba­tıya kaçırılmaktadır. Aksine batıdan ülkemize ka­çırılmış bir tek eser bile görülmemiştir. Batı her hu­susta bunu bugün bile tatbik etmektedir.
 Yeni Rehber Ansiklopedisi, c. 8.
Bunu Paylaş

Comments are closed.