Haçlı seferleri, Dünya devletleri ve kültürlerinin şekillenmesinde rol oynayan önemli etkenlerden biridir. Bu seferler, genelde yayılmakta olan İslam inancına özelde ise Anadolu ve Mısır kıtasında Hırıstiyan ve Avrupa milletlerinin hakimiyetini gerçekleştirme hedefine dayanır. Ancak bu hedeflere rağmen, en çok zarar gören taraflardan biri de seferleri yapanlara olmuştur.
Amerika, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde Haçlı seferleri hakkında önemli araştırmalar yapılmış olmakla beraber, bunlardan Amerika’da yapılan bazı araştırmalar dışında, bir kısmı dar çerçevede kalmış ya da belli görüş ve düşüncelerin etkisi altında hazırlanmışlardır. Bu konuda araştırma yapanların çoğunluğunun Haçlı seferlerine katılan milletlerin müntesiplerince yapılmış olması, da dikkati çeken önemli bir husustur.
Konu hakkında yakın zamanlara kadar ülkemizde yeterli araştırmalar yapılamamıştır. Ancak son zamanlarda bu konu daha ciddi anlamda ilim aleminin gündemine girmiştir.
Haçlı seferlerinin sebepleri üzerinde inceleme yapılacak olur ise, siyasi, sosyal ve ekonomik nedenleri bulunan bu seferleri, Batılı ve Hrıstiyan bilim adamlarınca dini düşüncenin etkisine bağlandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu nedenler ise o sırada Avrupa halkının yoksulluk ve açlık problemi yaşamasıdır. Dolayısıyla para, ganimet, zenginlik ümitleri, halkı ve güç sahiplerini bu hedefe yönlendirdiği gibi seferlerin başarılı olması için dini düşünceden de yararlanılması kaçınılmaz olmuştur. Bu itici güç, Türkleri Önasya”dan atmak için 200 yıl boyunca Anadolu ve diğer İslam milletlerinin yağmalanması ile neticelenmiştir.
Batı dünyası, Haçlı seferlerine doğru ilk adımını Bizans’ın Türklere karşı yardım isteği ile başlattı. Bizans, askeri bakımdan düştüğü güçsüzlüğü gidermek üzere Papalığın aracılığıyla Batı”dan ücretli asker temin etmeyi arzulayınca Papalık da bu fırsatı değerlendirdi. Esasen Papalık, Bizans ile de ilişkilerini iyileştirmesini bu teşebbüs ile sağlamaya çalıştı. Bizans”ın Türkleri Anadolu”dan atmak için askeri yardım isteğini olumlu karşıladı. Bu teşebbüsten umulan bir başka hedefte Papalığın İstanbul Kilisesi üzerinde yüksek hakimiyetini sağlamak isteği yatmakta idi.
Bu düşünceyle hareket eden Papa Urban, Avrupa Devletleri nezdinde faaliyete geçti.
Avrupa’da gelişen Haçlı faaliyetleri, Türk dünyasını zor duruma soktu. Bu sırada seferlerin güzergahı üzerinde bulunan Türk-İslam Devletleri arasdında da idari ve askeri problemler vardı. Savaşa da pek hazırlıklı değillerdi. Papalık ise propagandalar ve mevcut duruma binaen bol miktarda asker toplayabilecek bir konumda idi. Nitekim öyle de oldu. Bu faaliyetlerin Kilise açısından önemli bir neticesi de Kilise adamlarının Avrupa’da siyasi ve dünyevi hakimiyet kurmaları oldu. Günümüze kadar 2000 yıllık tarihi boyunca Papalık, hiçbir zaman reform hareketlerinin öncüsü o1mamasına karşılık, 11. yüzyılın sonlarında Papalar, bizzat kilisenin başında, reform hareketlerinin de liderleri olmuşlardır.
Papa Urban Haçlı seferi çağrısında iki hedef belirtiyordu : Doğu hristiyanlanna yardım ve Kutsal toprakların kurtarılması. Başka bir deyişle Anadolu”nun ve Kudüs”ün zaptı. Urban II., Türklerin hükmü altında yaşamanın ne feci olduğunu vurguluyor, Türklerin İstanbul için ne derece tehlikeli olduğunu mübalağalı şekilde anlatıyor ve Doğu hristiyanlarının Batılı kardeşlerinden yardım beklediğini söylüyordu. Düşüncesine göre, İspanya”da müslümanlara karşı sürdürülen savaş ile Doğu”da yapılacak mücadele eşdeğerde idi.
Yukarıda belirtilen ifadesinden de anlaşıldığı gibi, Papanın, Doğu Hristiyanları’na yardım deyimiyle ön gördüğü ilk hedef, Batılı şövalyelerin Bizans kuvvetleriyle birlikte Anadolu”da Türklere karşı savaşması ve Türklerin elinden burasının alınmasıydı. Zaten imparator Aleksios da, bunu istiyordu. Fakat, Aleksios Anadolu”yu yeniden devletine ilhak etmeyi arzulamakta ve bunu yapabilmek için de, Batı”dan sadece ücret karşılığında askeri hizmet beklemekteydi.
Urban’ın hedefine ulaşmak için kullandığı dini itici güçlerden biri de Hrıstiyanlar’ın hac yapmasını istemesi idi. Haçlı hareketinin büyük bir hac seferi olarak tanımlaması, hiç de gerçeği dile getirmiyordu, ama Urban”ın Haçlı seferi çağrısı, böylesine geniş kitleler üzerinde bu vesileyle de etkili olmuştu. Bunun nedeni, savaş için geliştirilmiş bir toplumun tükenmesi ve Eyalet hükümetlerinin desteği ile zirveye ulaşan anarşi ve terör hareketlerinin önlenemez bir seviyeye ulaştığı esnada bu yönelimin İslam ülkelerine çevrilmesini sağlamasıydı. Sonuçta saldırganlık faaliyetleri iyi kanalize edile insanların enerjilerini kilise uğruna harcayabilecekleri hale getirilmiş oldu. Duyguları bu yönde kuvvetlenmiş bir toplumun, dini motiflerle süslü, böyle bir çağrıya cevabı, elbette onlara göre müsbet oldu. Bu cevap, İsa ”nın şerefine ve bedenine çok daha ağır darbe vuran, onu çarmıha geren yahudilerden ve inançsız (infidel) dedikleri müslümanlardan intikam almak, İsa ve din kardeşlerine karşı sevginin ifadesi olarak umut edilenden de büyük oldu.
Duygulan coşturan bu dini unsur yanında, çağrının başarıya ulaşmasında asıl etken olan sosyal ve ekonomik nedenlerdi. Avrupa”da nüfus sayısı hızla artmaktaydı. Bu artışı önlemek için hatta miras ve evlilik sistemleri bile, baskı altına alınmıştı. Öte yandan devir, kolonileşme çağı idi. Sefere katılan haçlıların amaçları din kardeşlerini Türklerin baskısından kurtarmak, onları sevmek ve yardım eli uzatmak falan değildi. Daha kendi ülkelerinde yahudilere karşı giriştikleri katliamlardan sonra, haçlıların Macar topraklanndan geçerken başlayan çapulcu, yakışıksız davranışları Bizans arazisinde yağma, tahrip hristiyan halkın malına ve canına el uzatma, hatta görülmemiş derecede vahşet ve işkencelere kadar ulaşmıştı. Çünkü, Batı”nın düşüncesi başkaydı. Hedef, AnadoIu”yu hatta bütün Yakındoğu”yu ele geçirmek ve hakimiyet kurmaktı. Böyle bir zihniyet ve tavır benimsemiş Haçlılar adı verilen kalabalık savaşçı ordulardan sadece Türkler değil, bütün Doğu hristiyanları da büyük sıkıntılar ve acılar çekmişti.
Prof. Dr. Işın Demirkent’in makalesinden özetlenerek alınmıştır.
Sayın hocamıza vakfımız teşekkür eder.