Osmanlı”da Esnaf Teşkilatı

Bunu Paylaş
            OSMANLI DEVLETİ’NDE ESNAFIN KÜMELEŞTİĞİ
TEŞKİLÂTLAR VAR MIYDI?
ESNAF HAKKINI NASIL ARIYORDU?
               Prof. Dr. Ahmed Akgündüz-Doç. Dr. Said Öztürk
İlk dönemlerde, Osmanlılarda esnaf teşkilâtının, fütüvvet ve Ahî teşkilâtlarından etkilendiği inkâr edilemez. Ancak daha sonraki gelişme dönemlerinde bu etkilenmenin izleri devam etmekle beraber, fütüvvet tarikatının esrarengiz yönleri aynen ve tamamen Osmanlılar tarafından tatbik edilmemiştir. Gerçi Osmanlı esnaf teşkilâtı ile ilgili elimizde bir kanunnâme veya nizâmnâme yoktur. Ancak tarihî belgeler ve uygulama, Osmanlı Devleti’nin farklı bir yol izlediğini göstermektedir.
Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde ahiliğin tesiri devam etmiştir. Bu sebeple ahiliğe ait bazı terimler Osmanlı esnaf teşkilâtında da kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nde esnafın birinci derecede âmiri, kadılar ve muhtesiblerdir. Ancak bunların dışında esnafın başında şeyh, nakib, duacı, çavuş, yiğitbaşı ve kethüdâ adlarıyla anılan bir takım reisleri bulunmaktadır. Esnaf teşkilâtında şeyhin önemli bir yeri vardır. Nakibler ise esnaf üzerinde, şeyhden yani reislerinden sonra söz sahibi olan şahıslardır. Her esnafın ve özellikle berber esnafının son zamanlara kadar birer duacıları da olduğunu görüyoruz. Esnafın önemli meselelerinde tam yetkili merci olarak kabul edilen bir diğer âmirleri de kethüdalardır. Kelime anlamı itibariyle güvenilir memur ve ev sahibi demek olan bu kelime, Türkçe’mize kâhya olarak geçmiştir. Esnaf teşkilâtının âmiri olarak kethüdâ, san’atkâr ve tüccarların işlerine bakmak üzere devlet tarafından tayin edilen güvenilir insanlara denir. Kethüdâlık, esnaf teşkilâtının başlangıcından 1324/1906 yılına kadar devam etmiş bulunan yarı resmî bir memuriyettir. Şeyh, nakib, duacı ve çavuş gibi makamlar zamanla ortadan kalktıkça, bunların hak ve yetkileri de kethüdâlara intikal etmiştir. Genellikle kadılar tarafından tayin edilen kethüdâlar, esnafla hükümet arasında yegâne aracı olduklarından devlet nezdinde de itibar sahibidirler. Bu sebeple, tayinleri esnasında esnafın görüşünü almak bir adet olmuştur. II. Meşrûtiyetin ilanından sonra 1328/1910 yılında kethüdâlık resmen ilga edilmiştir.
 Fütüvvet usulünü uygulayacak vasıflı esnafın azalması ve ticârete gayr-i müslimlerin girmesi sebebi ile Osmanlılardan önce toplantı yerleri tekke ve zâviyeler olan âhilik teşkilâtı, Osmanlılarda yerini loncalara terk etmiştir. Zâviyelerde birinci derecede âmir, şeyh ile nakib olduğu halde, loncalarda bunların yerini kethüdâ ile yiğitbaşı işgal etmektedir. Esnafın ihtiyar veya eski denen idarecileri ise; her ikisinde de vardır. Ayrıca loncanın başında bulunan reise, yine şeyh de denmektedir. Sahaflar şeyhi, yorgancılar şeyhi gibi. Ancak loncaları asıl idare eden ve devletle münasebetleri yürüten esnaf kethüdâları (kâhyaları) ve yiğitbaşılarıdır. Yiğitbaşının en önemli görevi, kethüdâ ile esnaf arasında tebliğ aracı olmaktır.
 Her esnafın günümüzdeki üretim kooperatiflerine benzeyen ve lonca adı verilen belirli bir toplantı yeri vardır. ilk dönemlerde Müslüman ve gayr-i müslim esnafın ileri gelenleri (iş erleri, ihtiyarları) yani ustalar bir yere toplanırlar; kethüdâ ve yiğitbaşların başkanlığında esnafın işleri ile ilgili müzakerelerde bulunurlar; ufak tefek davaları kadıya gitmeden hallederler; esnaf ve tüccarın arasında geçerli olan nizâm ve kaideleri müzakere ederler ve esnafa ait orta sandığının muhasebesini yaparlardı. Sonradan Müslüman ve gayr-i müslimler ayrı ayrı lonca kurmuşlardır. loncalar, günümüzdeki sendikaların işini de yürütürler ve özellikle kalite kontrolü ve standarda büyük önem verirlerdi. Lonca teşkilâtının reisi kethüdâdır. Yiğitbaşılar ve esnafın ileri gelenlerinden seçilen ihtiyarlar ise ona yardım ederler. Bunların nezâret ve idaresi altında bulunan her esnafa ait bir yardımlaşma sandığı vardır. Buna orta sandığı denir. Sermayesi, esnafın teberruları, çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa geçenler için ustaları tarafından verilen paralardan sandık için alınan paylar ve benzeri gelirlerdir. Bu sandıktan, zor durumda bulunan esnafa borç para ve kredi verilirdi. Orta sandığı usulü 1327/1909 çarşı yangınına kadar devam etmiştir.
 Buraya kadar anlatılan merkezdeki esnaf teşkilâtının bir benzeri, taşrada da mevcuttu. Taşradaki esnafın kendilerinin veya kadı’nın tayin ettiği reislerine, önceleri ahibaba, sonraları kâhya ve 1295/1878’den sonra ise mütevelli denirdi. Mütevellinin yanında üstadları tarafından seçilen ve beş kişiden oluşan lonca heyeti bulunmaktaydı. Ayrıca 24 esnafın mütevellilerinden oluşan bir kâhyalar meclisi de mevcuttu ve reisine kâhya başı denmekteydi. Taşrada da her esnafın bir vakıf sandığı vardı. Buna esnaf vakfı, esnaf sandığı veya ilk dönemlerdeki gibi esnaf kesesi denirdi. Bu sandık, mütevellinin idaresi altındaydı. Mütevelli loncaya lonca da esnafa karşı sorumluydu. Her sene sandığın muhasebesi tetkik edilirdi. Esnaf; üstad, kalfa, çırak ve yamak şeklinde derecelendirilmişti. Meslekten ayrılanlar ise mütekâid, aceze ve ma’lûl şeklinde sınıflandırılmıştı .1
 ——————————————————————————–
[1] Ergin, Mecelle-i Umûr-i Belediye, c.I, sh. 557-581, 692-716; Çağatay, Neşet, “Anadolu Türklerinin Ekonomik Yaşamları Üzerine Gözlemler (Bu alanda ahiliğin etkileri)”, sh. 485-500.
Bunu Paylaş

Comments are closed.