Doğu Anadolu’nun Osmanlı Devleti’ne Bağlanmasında
İdris-i Bitlisî’nin Gayretleri
İdris-i Bitlisî’nin Gayretleri
Rahmi Tekin
Yavuz Sultan Selim’in bir nevi müşavirliğini yapan İdris-i Bitlisî büyük bir tarihçi ve aynı zamanda önemli bir din alimiydi. Bitlisli olması hasebiyle bölge halkı hakkında geniş bilgiye sahip idi. Ayrıca bölge insanının yapısını da gayet iyi biliyordu. Yavuz Sultan Selim Doğu ve Güney Doğu’da muhtelif aşiretlerin reislerine, Şah İsmail’in itaatından çıkmaları için Amasya’daki otağından Molla İdris’i defalarca adı geçen bölgeye göndermiştir. İdris’in Yavuz Sultan Selim’in emriyle bölgedeki çalışmaları tam bir başarıyla sonuçlandı. İdris; Bitlis, Diyarbekir, Sason, Hizan, İmadiyye ve sair yerleri dolaşarak, o yer beylerinin Osmanlıya itaatlarını sağlamıştır. Hısn-ı Keyf (Hasankeyf) ve Siirt Eyyubî sülalesinden II. Halil, Bitlis emiri Şeref Han, Hizan emiri Davut Bey, İmadiyye hakimi Emir Seyfeddin gibi önemli şahsiyetler dahil olmak üzere yirmi beş emir bir toplantı yaparak Osmanlı tebaiyyetini kabul ettiler.[1]
Bitlis Emirliği ve bölgenin Kürt beyleri hakkında önemli bilgiler veren Şeref-Nâme, İdris-i Bitlisî’den övgüyle bahsederek bölgenin Osmanlı Devleti’ne bağlanmasında önemli rolünden bahsetmektedir.[2]
İdris-i Bitlisî bölge hakkında Yavuz Sultan Selim’e bir rapor sunarak, bölgedeki beylerin irsî görevlerine devam etmek istediklerini bildirdi. Padişah da bölge beylerinin bu taleplerini olumlu karşıladı. Ancak Yavuz Sultan Selim, bütün bölgeyi hükmü altına alabilecek ve Kızılbaşlarla mücadele edebilecek birini kendilerine beylerbeyi seçsinler diye gönderilen haber üzerine, İdris-i Bitlisî Yavuz Sultan Selim’e gönderdiği cevabi mektupta, bölge halkının kendi aralarında uyum sağlayacak birini seçmelerinin mümkün olamayacağını, Sultan’ın atama yapmasının daha isabetli olacağını, belirtmiştir. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de Diyarbekir Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa’yı bölge emirlerinin itaatlarının sağlanmasıyla görevlendirmiştir. Yine İdris-i Bitlisî’nin diğer bir mektubunda, bölge beylerinin irsi görevlerinde bırakılmaları ve Bıyıklı Mehmet Paşa’nın atanmasının isabetli olduğu ve böylece Kürt beylerinin tamamına yakınının itaatlerinin sağlandığı ifade edilmektedir.[3]
Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasındaki münasebetler Çaldıran Muharebesi neticesinde düzelmemiş ve Şah İsmail’in, el altından Anadolu’yu tahriki sebebiyle onunla sulh yapılmamış ve bu hükümdarın hileli tekliflerine ve maskeli güler yüzüne itimat edilmemişti. 1524’de Şah İsmail ölüp yerine Şah Tahmasb geçti. O da babası gibi, Osmanlı Devleti’ne karşı hasmane bir tavır sergiliyordu. Bununla beraber her iki devlet arasında, o sırada her hangi bir muharebe olmamıştır.[4]
——————————————————————————–
[1] Hoca Saadeddin Efendi, Tacu’t-Tevarih, Haz., İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1992, IV, s.246-248; Joseph Von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi, yay. haz., Mümin Çevik, Erol Kılıç, İstanbul 1984, c.IV, s.1084-1085; Nazmi Sevegen, Doğu ve Güneydoğu…, s.26; Ahmet Akgündüz, Güneydoğu Meseleleri ve Çözüm Yolları, İstanbul 1996, s.30-38.
[2] Şeref-Nâme, s.532.
[3] Şeref-Nâme, s.538; J.V. Hammer, c.IV, s.1085-1086; A. Akgündüz, GüneydoğuMeselesi…, s.37.
[4] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1988, c.II, s.348.