Dr. Ahmet KAYACIK
Giriş:
Bu yazının amacı Osmanlı Medreselerinden bahsetmek değildir. Yine bu medreselerin müfredat programlarından bahsetmek de değildir. Tersine müfredat programlarında yer alan ve mantık derslerinde okutulan eserleri temel alarak bazı sonuç ve neticelere ulaşmaya çalışmaktır. Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü yüzyıllar boyunca eğitim kurumları olan medreselerin çeşitli devrelerinde mantıkla ilgili bir çok müellifin eserleri okutulmuştur. İşte bu eserler çalışmamızın odak noktasıdır. Bu konunun incelenmesinde takip edeceğimiz metot; mantık ilminin İslam Dünyasındaki tarihi sürecine farklı bir açıdan değindikten sonra, medreselerde okutulan mantıkla ilgili eserlerin tesbiti, ardından bu eserlerle ilgili çeşitli bilgilerin sunulması ve son olarak bu verilerden yola çıkılarak konunun bir değerlendirilmesidir.
A-Tarihi Süreç İçerisinde İslam Dünyasında Mantık İlmine Farklı Bir Yaklaşım
Mantık ilmi İslam Alemine geçişi sırasında bazı ilimlerle yakın temasta olmuştur. Arap-İslam mantığının gelişiminde açık bir hat belirlemek istediğimiz zaman, tıp ilmiyle başlayan ve Kelam ilmiyle sona eren hattı yakalayabiliriz. Başka bir açıdan Arap mantığının tarihi ve gelişimini tek bir cümlede özetleyebiliriz: Mantık tıpla bitişik olarak başladı ve Kelam ilmiyle bağlantılı olarak sona erdi.
Mantık tıbbî araştırmaların öğretim metodundan ayrılmaz bir unsur idi. İskenderiye Okulunda Galinos’un tavsiye ettiği aynı metot üzere mantık başta yer alıyordu. Galinos, kesin bir şekilde tıp kitaplarının iyi bir şekilde anlaşılması için matematik ve mantık öğretimini ön şart koşmuştur. Daha sonraları Nesturi Akademilerinin eğitim programındaki astronomi, tıp ve ilahiyat konularındaki ihtisas alanlarında mantık hazırlık programında temel konu idi. Böylelikle mantık öğretimin çeşitli daları arasında ortak köprü özelliğiyle önemli bir rol oynamıştır.
Bu kültür, temelde Süryanice yoluyla Araplara geçtiğinde, bununla birlikte bu tıbbî-mantıkî gelenek de geçmiştir. Mantık tıpla bağlantılı kalmış ve uzun süre doktorların eğitiminde birinci derecede rol oynamıştır. Bunun böyle olmasının sebebi, tabiplerin Aristoteles ve mantığın şarihleri olmasında yatar… Mantık metinlerinin tercümesiyle ve şerh veya tefsirlerini yapan Arap mantıkçılarına göz attığımız zaman onların büyük bir kısmının tıp öğreten veya onunla uğraşan kimseler olduğunun görürüz. Razi, İbn Sina, İbn Meymun, Kindi bunlar arasında yer alır.[1]
Durum Osmanlılarda da benzerlik arz etmektedir. Ancak burada tıbbî-mantıkî bir gelenekten değil de, mantık tarihindeki daha sonra meydana gelen gelişmeler müvacehesinde, onun ilimlerin reisi (ilimlerin başı) telakkisinden hareketle, mantığın bütün ilimler için bir hazırlık, giriş olmak üzere okutulduğunu görürüz. Nitekim suhtelerin (öğrencilerin) eğitiminde daha yukarı bir dereceye geçmeleriyle ilgili olarak şöyle denilir: “Bunlar Haşiye-i Tecrid medreselerinde mukaddimat-ı ulûm veya mebâni-i ulûm denen sarf, nahiv, mantık ve adabu’l-bahs gibi muhtasarat dersleri gördükten sonra müstaidd, yani danışmend olurlardı”.[2] Yine öğrencilerin Nahiv ilminden sonra mantık ilminden neleri okuduğu hakkında da şu şöyle denilir: “Nahivden sonra mantık ilminde, medrese öğrencileri arasında meşhur olan adıyla, İsagoci, Hüsam-ı Kati, Muhyiddin, Fenari, Şemsiyye, Tehzib, Kutbüddin-i Şirazi, Seyyid, Kara Davud, Sadüddin (bu kitap mihenk taşıdır; öğrenci bu kitabı okurken mübahaseye isti’dadının olup olmadığı açığa çıkar) ve Şerh-i Metali okur”[3] Buradan da anlaşılıyor ki, mantık nahiv ve sarf gibi, temel bir ders niteliğindedir. Hatta mantık ve nahiv arasında bir benzetme yapılır ve nahiv ilmine göre dil ve lafızların nisbeti ne ise, akıl ve makulatın mantık ilmine nisbetinin bu şekilde olduğu söylenir. Başka bir deyişle, nahiv (gramer) nasıl dilin düzgün ve hatasız kullanılmasına yardımcı oluyorsa, mantık da aklın düşünce faaliyetlerinde bir düzenleyicidir.
B – Medreselerin Müfredat Programlarında Yer Alan Mantık Eserleri
Osmanlı Medreseleri hakkında yapılan sınırlı sayıdaki çalışmalar incelendiğinde görülür ki, bu çalışmalar konuya ya belirli bir açıdan yaklaşmıştır, ya da belirli bir dönemi ele almıştır.[4] Son zamanlarda telif edilmiş ve doğrudan bu konuları ele alan bir çalışma ise, Cevat İZGİ’nin Osmanlı Medreselerinde İlim[5] adlı eseridir. İzgi, iki ciltlik bu eserinin birinci cildinde medreseler hakkında çeşitli bilgileri sunduktan sonra, bu yerlerdeki müfredat programları ve okutulan dersler hakkında birinci el kaynaklardan aktararak okuyucuya bilgiler verir. Osmanlı döneminde gerek bilim tarihi ve ilimler sınıflaması türü gerekse biyografik tarzdaki eserlerden faydalanılarak verilen bilgilerden 15 müfredat programı çıkarılmıştır.[6].
Osmanlı Medreselerinde yıllarca (aynı zamanda diğer İslam ülkeleri medreseleri için de geçerlidir) okutulan ve birer el kitabı olan mantık eserlerinden bahseden başka kaynaklar da mevcuttur.[7] Ancak bu eserlerde verilen bilgiler isimlerden ibarettir.
Söz konusu müfredat programlarında yer alan mantıkla ilgili eserler şöyledir:
1- Kevakib-i Seb’a’ya (1155/1741) göre:
Aşağı İktisar: Îsâgôcî (şerh ve haşiyesi)
Yukarı İktisar: Hüsâm-ı Kâtî ve haşiyesi Muhyiddîn risalesi, Fenârî ve Haşiyesi.
Orta İktisad: Şemsiyye, ta’lik ve şerhleri ile Tehzîb.
Yukarı İktisad: Kutbüddin-i Şirazi (Şemsiyye şerhi), haşiyeleri Seyyid ve Kara Davud, Sadüddin
İstiska: Şerh-i Metâli [8]
2- İshak b. Hasan et-Tokadi’nin (ö. 1100/1689) Nazmu’l-Ulum’una göre:
Tehzîbü’l-Mantık ve’l-Kelam [9]
3- Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (ö. 1154/1780) Terkîb-i Ulûm’una göre:
Şemsiyye, Kutb, Davud, Seyyid.
Tehzib, Celal, Mir.[10]
4- Nebi Efendi-zâde (ç.1200/1785-6)’ nin İlimlerin Tertibi ile ilgili bir kasidesine göre:
Îsâgôcî, Kul Ahmed, Fenari, Kara Davud, Seyyid, İmad, Tehzib-i Mîr, Mirza-cân.[11]
5- Taşkörprülü-zade’nin (ö. 968/1561) Aldığı Derslere Göre:
Îsâgôcî, Hüsâmeddin el-Kâtî şerhi ile, Şerhu’ş-Şemsiyye (Kutbuddin er-Razi’nin), es-Seyyid haşiyesi ile, Şerhu’l-Metali.[12]
6- XI/XVII. Yüz yılda Yaşayan ve Adı Bilinmeyen bir Alimin Aldığı Derslere Göre:
Şerh-u Îsâgôcî (Fenari’nin), Kul Ahmed Haşiyesi ile; Şerhu’t-Tehzib, Şerhu’t-Tehzib li’t-Taftazani (Devvani’nin) Mîr Ebu’l-Feth’in haşiyesi ile; Şerhu’t-Tasavvurati’ş-Şemsiyye (Kutbeddin e-Şirazi’nin haşiyeleri ile)[13]
7- Katip Çelebi (ö. 1067/1658)’nin Aldığı Derslere Göre:
Şerh-i Tehzib, şemsiyye, Fenari.[14]
8- Katip Çelebi’nin Verdiği Derslere Göre:
Fenari, Şerh-i Şemsiyye, Cami [15]
9- Şeyhülislam Feyzullah Efendi (ö. 1115/1703)’nin Aldığı Derslere Göre:
9- Şeyhülislam Feyzullah Efendi (ö. 1115/1703)’nin Aldığı Derslere Göre:
Şerhu Tehzibü’l-Mantık ve haşiyesi.[16]
10- Ziyaüddin Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Ahıskavî (ö. 1218/1803)’nin Aldığı Derslere Göre:
Şerh-u Îsâgôcî li- H. Kâtî ve Fenari ve öbür ünlü haşiyeler; Şerhu’ş-Şemsiyye (K.Razi)[17]
Bu verilen bilgilerden sonra eserlerle ilgili bazı tasnifler yapabiliriz. Şöyleki:
A – Müstakil Eserler:
I-Îsâgôcî, yahut er-Risaletü’l-Esiriyye fi’l-Mantık
Yazarının tam adı Esirüddin el-Mufaddal b. Ömer es-Semerkandi el-Ebheri (1200-1265) olan Îsâgôcî adlı eser, mantığın bütün konularını kapsamakla birlikte son derece muhtasar bir eser olup medreselerde mantık alanında okutulan ilk kitap olması bakımından önemlidir. Îsâgôcî, mantıkçılar nezdinde en çok değer verilen, yine aynı derecede bir çok mühim şerh ve haşiyelere konu olan başlıca mantık kitaplarındandır. Batı dünyasında da ilgi duyulmuş, Latince başta olmak üzere bazı Batı dillerine tercüme edilmiştir. Yazarın mantık ve felsefe ile ilgili diğer meşhur eseri ise Hidayetü’l-Hikme’dir. Bu eser klasik İslam Felsefesi problemleri üzerinde bir çalışma olup mantık, tabiiyyat ve ilahiyyat şeklinde üç kısma ayrılmıştır. Eserin başta İstanbul olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde yazma nüshaları vardır. [18] Bu esere dair yazıda zikredilen şerhlerin dışındaki bazı önemli şerhlerin bazıları şunlardır:
Yazarının tam adı Esirüddin el-Mufaddal b. Ömer es-Semerkandi el-Ebheri (1200-1265) olan Îsâgôcî adlı eser, mantığın bütün konularını kapsamakla birlikte son derece muhtasar bir eser olup medreselerde mantık alanında okutulan ilk kitap olması bakımından önemlidir. Îsâgôcî, mantıkçılar nezdinde en çok değer verilen, yine aynı derecede bir çok mühim şerh ve haşiyelere konu olan başlıca mantık kitaplarındandır. Batı dünyasında da ilgi duyulmuş, Latince başta olmak üzere bazı Batı dillerine tercüme edilmiştir. Yazarın mantık ve felsefe ile ilgili diğer meşhur eseri ise Hidayetü’l-Hikme’dir. Bu eser klasik İslam Felsefesi problemleri üzerinde bir çalışma olup mantık, tabiiyyat ve ilahiyyat şeklinde üç kısma ayrılmıştır. Eserin başta İstanbul olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde yazma nüshaları vardır. [18] Bu esere dair yazıda zikredilen şerhlerin dışındaki bazı önemli şerhlerin bazıları şunlardır:
1- Taftazani’nin, Şerh-i İsagoci’si (Süleymaniye/Ayasofya: 2536 vr. 128-190)
2- Cürcani’nin, Şerh-i İsagoci’si, (Mîr İsagoci, Mısır 1321, Müeyyed Matbaası)
3- Ensari’nin, el-Matla fi Şerh-i İsagoci (Mısır 1283, Bulak Seniyye Matbaası)
II- Şemsiyye, yahut er-Risaletü’ş-Şemsiyye fi Kavaidi’l-Mantıkiyye
XIII. yüz yılda Kazvini (1220/1276 veya 92) tarafından yazılan ve döneminde büyük şöhrete sahip olan Şemsiyye de muhtasar türde bir eserdir ve İsagoci gibi, XIX. Yüz yılın başlarına kadar medreselerde okutulmuştur. Doğuda hayli etkili olan bu eser, çok sayıda şerh ve şerhlerin şerhine konu olmuştur. Çeşitli şerhlerle birlikte bir çok baskısı vardır. Yazarın diğer meşhur bir eseri ise Kitabu Hikmetü’l-Ayn’dır. Tıpkı Hidaye gibi üç bölümden oluşur.[19]
XIII. yüz yılda Kazvini (1220/1276 veya 92) tarafından yazılan ve döneminde büyük şöhrete sahip olan Şemsiyye de muhtasar türde bir eserdir ve İsagoci gibi, XIX. Yüz yılın başlarına kadar medreselerde okutulmuştur. Doğuda hayli etkili olan bu eser, çok sayıda şerh ve şerhlerin şerhine konu olmuştur. Çeşitli şerhlerle birlikte bir çok baskısı vardır. Yazarın diğer meşhur bir eseri ise Kitabu Hikmetü’l-Ayn’dır. Tıpkı Hidaye gibi üç bölümden oluşur.[19]
Şemsiyye’nin burada yer almayan bazı şerhleri şunlardır:
1- Şerhu’ş-Şemsiyye, el-Hıllî (1250-1325) [Brockellmann, GAL, I, p. 466 (no.2)]
2- Şerh ala Risaletü’ş-Şemsiyye, Taftazani (ö.1389) (Süleymaniye/Yazma Bğş: 1797)
3- Şerh ala Risaletü’ş-Şemsiyye, Meybudi (ö.1480) (Süleymaniye/İ.İ.Hakkı: 1694)
III- Tehzîb, yahut Tehzîbü’l-Mantık ve’l-Kelam
Taftazani’nin 1386’da yazdığı bu eser çok büyük bir şöhrete sahiptir. Kitabın ilk kısmı mantık ve ikinci kısmı ise Kelamla ilgilidir. Çok sayıda şerhlere konu olmuş ve bir çok defa da basılmıştır. (Örnek olarak, Mısır 1912, Mat. Saade) Bu eserin diğer şerhlerinden birkaç örnek:
1- Kafiyeci, Şerh-u Tehzibü’l-Mantık. [20]
2- Hafid et-Taftazani, Şerh-u Tehzibü’l-Mantık.[21]
VI- (Metâli), yahut Metâliu’l-Envâr
Metaliu’l-Envar fi’l-Mantık. Urmevi (1198-1283)[22]’nin mantıkla ilgili meşhur eseridir. Bu eserde muhtasarat kategorisinde incelenir. Ancak daha önceki iki eserden içerik olarak daha kapsamlıdır. Gerek yazar ve gerekse eserle ilgili çalışmalar mevcut değildir. Yazar bu eseri üçlü tarzdaki eserler tarzında meydana getirmek istemiş, mantıkla ilgili kısmı yazdıktan sonra diğer kısımları zamana bırakmıştır. (Bu eserin yazma bir nüshası Süleymaniye/Mihri Şah Sultan, 332 no.da mevcuttur.)
Metaliu’l-Envar fi’l-Mantık. Urmevi (1198-1283)[22]’nin mantıkla ilgili meşhur eseridir. Bu eserde muhtasarat kategorisinde incelenir. Ancak daha önceki iki eserden içerik olarak daha kapsamlıdır. Gerek yazar ve gerekse eserle ilgili çalışmalar mevcut değildir. Yazar bu eseri üçlü tarzdaki eserler tarzında meydana getirmek istemiş, mantıkla ilgili kısmı yazdıktan sonra diğer kısımları zamana bırakmıştır. (Bu eserin yazma bir nüshası Süleymaniye/Mihri Şah Sultan, 332 no.da mevcuttur.)
V- Velediyye, yahut er-Risaletü’l-Velediyye fi’l-Mantık
Seyyid Şerif Cürcani (1340-1413)’nin mantıkla ilgili diğer bir eseridir. Ancak diğerleri gibi muhtasar sınıfından değildir. Bu eser aslında Farsça iken, yazarın oğlu Nureddin Cürcani (1370-1434) tarafından Arapça’ya çevrilmiştir.[23]
Seyyid Şerif Cürcani (1340-1413)’nin mantıkla ilgili diğer bir eseridir. Ancak diğerleri gibi muhtasar sınıfından değildir. Bu eser aslında Farsça iken, yazarın oğlu Nureddin Cürcani (1370-1434) tarafından Arapça’ya çevrilmiştir.[23]
B- Şerhler:
1- Hüsam-ı Kâtî, yahut Kâle-Ekûlu (AI)[24]
1- Hüsam-ı Kâtî, yahut Kâle-Ekûlu (AI)[24]
2- Fenari, yahut el-Fevaidü’l-Fenariyye (AI)[25]
3- Kutbüddin-i Şirazi, (AII) [26]
4- Şerh-i Metali (Tahtani) (AIV)[27]
5- Celal (Devvani) (AIII)[28]
C- Haşiyeler:
1- Muhyiddin (Talişi), (B1)[29]
2- Kul Ahmed (İbn Hızır), (B2)[30]
3- Seyyid (Ş.Cürcani) (Küçük ya da Küçek) (B3)[31]
4- Kara Davud (B3) Küçük’e haşiye[32]
5- Sadüddin (Taftazani) (B3)[33]
6- Davud (Kara), (B3)[34]
7- Seyyid (Ş.Cürcani), (B4)[35]
8- Îmâd (Farisi) (B3)[36]
9- Mîr (Ebu’l-Feth), (B5)[37]
10- Mirza-cân , (AIII) ve (B7)[38]
Yukarıda sınıflandırışmış olarak verilen bir listenin benzerini Rescher’in eserinde de bulmak mümkündür. Rescher Metali ve Şemsiyye’nin şerhleri ve bunların haşiyelerini zikrettikten sonra mantık öğretimine dahil edilen temel metinlerden bahseder ki, onlar şöyledir:
1- Kitabu’l-Mucez – Huncî
2- Kitabu’l- Cümel – Huncî
3- Metaliu’l-envar – Urmevî
4- Şemsiyye- Kazvinî
5- Kitabu Hikmetü’l-Ayn – Kazvinî
6- Kitabu’l-İsagoci – Ebherî
7- Kitabu Hidayetü’l-Hikme – Ebherî
Yaklaşık olarak 14. Yüzyıldan sonra 3,4,5 ve 6. kitaplar bu alana hakim hale gelmiş ve genelde bunlar üzerine yapılmış Tahtani’nin (Cürcani’nin haşiyeleriyle birlikte), Cürcani’nin ve İbn Mübarekşah’ın[39] yapmış olduğu herkesçe bilinen şerhlerle bağlantılı olarak ders verilmiştir. Veyahut ta sırasıyla ya Kâtî’nin ya da Fenari’nin şerhleriyle birlikte okutulmuştur.[40] Burada verilen bilgiler ışığında yeni liste oluşur ki, o da bizim daha önce Müstakil Eserler başlığı altında zikrettiğimiz eserlere hemen hemen mutabıktır. Ancak burada genel Arap (İslam) mantığının gelişimi hakkında bilgi verilirken, bizim kullandığımız kaynak ve konuştuğumuz bölge bunların bir kısmıdır. Sık sık adı geçen Rescher’in mantık tarihi ile ilgili eserlerinin ikincisi olan The Development of Arabic Logic adlı eser ana başlıklarıyla mantık ilminin Arap (İslam) Dünyasındaki gelişimini şöyle özetler:
1- Tercüme Devri, (900’e kadar)
2- Mantığın İlk Çiçek Açışı (Gelişimi), (900-1000)
3- İbn Sina Dönemi, (1000-1100)
4- İbn Rüşd Dönemi, (1100-1200)
5- Medreselerin (Okulların) Çatışması, (1200-1300)
6- Uzlaştırma Dönemi, (1300-1400) ve Öğreticiler Dönemi (1400-1550)[41]
Bu tasnif içerisine Osmanlıları koymak istediğimiz zaman, ilk Osmanlı medresesinin 1331’de yaptırıldığı dikkate alınırsa, Uzlaştırma Döneminin ortalarına rastlamaktadır ki, bu dönemlerde daha yeni teşkilatlanma başlamaktaydı. Bu takdirde daha çok mantık öğreticilerinin dönemine katabiliriz. Bu tarihler ve daha sonraki dönemlerde bilindiği üzere bir çok alanda, bazı orijinal çalışmalar hariç, şerh, haşiye, şerhlerin şerhi ve haşiyelerin haşiyelerinin yapıldığı dönemlerdir. Bunun için kütüphanelerdeki eserler ve bunların yazar ve istinsah tarihine bakmak yeterlidir.
C – Eserlerin Muhtevaları
Eserlerin muhtevası incelenirken okutulan eserlerin hepsi değil de, müstakil eserlerin içerikleri incelenecektir ve bunlar İsagoci, Şemsiyye, Tehzib ve Metali’nin içerikleri olacaktır. İsagoci bu eserler içerisinde hacim olarak en küçüğüdür. Tehzib de hemen hemen aynı boyuttadır. Daha sonra Şemsiyye ve Metali gelir.
İsagoci’nin İçerik Açısından Ana Hatları:
1- Delalet: Mutabakat, Tazammun ve İltizam
2- Lafızlar (Kavramlar): Müfret ve Mürekkeb (basit be bileşik)
2.1- Müfret, küllî ve cüz’î
2.1.1- Küllî, zati ve arazi (beş tümel konusu)
a- Zati, cins, tür ve ayrım.
b- Arazi, hassa ve araz-ı amm (ilinti)
3- Tanım: Had ve resm.
3.1- had, tam ve eksik
3.2- resm, tam ve eksik
4- Önermeler: Yüklemli, şartlı ve unsurları
4.1- Yüklemli önermenin çeşitleri
4.1.1- Olumlu ve olumsuz önermeler
4.1.2- Mahsûre önermeler
4.2- Şartlı önermeler, bitişik ve ayrık şartlı
4.2.1-Bitişik şartlı, gerekli ve raslantılı
4.2.2- Ayrık şartlı, hakikiyye, maniatü’l-cemi ve maniatü’l-hulû
4.3- Tenakuz (Çelişik önermeler)
4.4- Döndürme
5- Kıyas: Kesin ve seçmeli
5.1- Kesin kıyas, beş bölümü
5.2- Seçmeli kıyas
5.3- Kıyasın şekilleri
6- Burhan, (yakiniyyatın bölümleri), cedel, hitabet, safsata ve şiir.
Şemsiyye ise ana hat olarak bir giriş, üç makale ve bir sonuçtan oluşur. Girişte mantığın mahiyeti ve ona duyulan ihtiyacın belirtilmesinden sonra mantığın konusuna değinilir. Birinci makalede tanımda dahil olmak üzere lafızlar ve ona müteallik konular incelenir. Bu bölüm Ebheri’nin eserinde 1,2 ve 3 nolu başlıkları içerir. İkinci makalede önermeler ve hükümleri ele alınır. Üçüncü makalede ise kıyas incelenir. Sonuçta ise, ilk olarak kıyasın maddeleri son olarak ta ilimlerim unsurları adlı bir konuya değinilir.
Makalelerin ilki olan Müfret kelimelerin incelenmesinde, artı olarak mütevati, müşekkek, müşterek, müradif (ya da müteradif) ve mübayin lafızlarını görürüz. Yine bu bölümde külli’nin dış dünyadaki durumu ve kavramlar arası ilişkiler anlatılır ve gerçek ve izafi türden bahsedilir.
İkinci makalede, önermenin muhassala ve ma’dule durumu ve özellikle modal önermelerden bahsedilir. Döndürme konusunda ayrıca ters döndürme de zikredilir.
Üçüncü makalede kıyasın ekleri başlığı altında bileşik, hulfi kıyaslara yer verilir ve ardından akıl yürütmenin diğer iki türü olan Tümevarım ve Analoji’den bahsedilir.
Tehzib’de isim durum ilk bölümleme olarak adsal bir farklılık gösterir. İlk bölüme direkt olarak Tasavvurat adını vermez ama, ikinci bölüme Tasdikat diye başlar. Birinci bölümde lafızlar ve çeşitli konuları ve tanım ele alınır. Bütününde daha kısa anlatımlar içermekle beraber Şemsiyye’ye benzer. Ancak burada kıyasın ekleri adı altında incelenen konulardan tümevarım ve analoji hariç diğerleri yer almaz.
Metali ise içerik açısından aynı konuları kapsamakla beraber konuların anlatımını daha geniş olarak ele alır. Eserin mantık kısmı kendi arasında iki bölüme ayrılır. Tasavvurların elde edilmesi ve Tasdiklerin elde edilmesi. Birinci bölümde iki alt bölüme ayrılır. İlkinde girişte mantık ve delalet konusuna değinilir. İkincisinde altı başlık altında külli ve cüz’i konusu incelenir ve tanım bahsi buraya dahil edilir.
Tasdikat veya bunların elde edilmesi başlığı altında ise üç konuya değinilir. Birincisi, önermelerin bölümleri ve unsurları. Bu başlık altında 11 alt başlık yer alır. Burada genel konuların dışında farklı olarak şu konulara değinir:
1- Yüklemin niceliği (Kazayay-ı münharife)
2- Modal önermelerin daha geniş anlatılması.
3- Şartlı önermelerle ilgii değişik değerlendirmeler.
İkinci bölümde kıyasa yer verilir. Burada farklın olarak Modal Kıyasları inceler. Üçüncü bölümde kesin şartlı kıyaslar incelenir. Seçmeli kıyasın ardından ekler bölümünde bileşik kıyaslardan ayrıca tümevarım ve temsilden söz edilir. Son olarak ta Burhan ve diğerleri yer alır.
D – DEĞERLENDİRME
1- Osmanlı Devletinin kuruluşu ve medreselerin teşekkülü mantık tarihi açısından mantıkla ilgili eserlerin artık eski şaşaalı dönemini yitirdiği bir döneme rastlar. Bu sebeple yüzyıllar boyunca birkaç tane orijinal çalışmanın dışında hep daha önceki eserler üzerinde yapılan çalışmalardan ibarettir. Osmanlı’ya gelmeden önce artık kendisini göstermeye başlamış olan bu devirde oluşan muhtasar ve eğitim amaçlı eserler Osmanlı medreselerinde de revaç görmüş ve bu tür eserler medrese talebelerinin vazgeçemediği temel kaynaklar haline gelmiştir. Ancak bu temel kaynaklar özet tarzında olduğu için, tekrar bunları açıklayan eserlere ihtiyaç duyulmuştur ki, bunlar da şerhler ve haşiyeler şeklinde kendisini göstermiştir.
2- Bu çalışmada da verildiği gibi, mantık eğitiminde öğrencilere okutulan kitaplar, müstakil eserlerden ziyade, daha çok şerh ve haşiye türündendir. Zaman geçtikçe haşiyelere haşiyeler yazılmış ve neredeyse asıl eserlere ulaşılamaz olmuştur. Örnek olarak, Taftazani’nin Tahtani’nin şerhi üzerine olan haşiyesi okutulurken, Cürcani’nin aynı esere olan haşiyesi onun yerine geçmiştir. Bir haşiye gitmiş bir haşiye gelmiştir. Şerh değil. Tabi ki, biz burada geçmişi tenkit etmek istemiyoruz. Burada şerh ve şerhçiliğe değinmek istiyoruz. Şerh faaliyetleri sadece bu alanda değil, diğer bir çok alanda da yaygın şekilde mevcuttur. Bu çalışmanın eserler listesinde A kısmında yer alan eserlere oldukça fazla sayıda şerhler yapılmıştır. Nitekim, İsagoci ile ilgili olarak İzgi’nin eserinde 30 haşiyesi ile birlikte okutulduğu zikredilir. Bir çoğu sadece mantıkçı olanlar tarafından yapılan bu şerhlerin yanında, ansiklopedist yazarların şerhleri de vardır. Birincisine Kâtî ve Tahtanî’yi, ikincisine de Taftazani ve Cürcani’yi örnek verebiliriz. “Şerh, şarkiyatçılarının büyük bir bölümünün söylediği gibi her hangi bir ibareyi inşâî sigalarla veya benzeşen lafızlarla (paraprhase) ifade etmeye çalışıp, doğrudan çok hata eden, güzel anlaşılmadan daha çok yanlış anlayan, ayrıştırmadan çok karıştıran ve açıklık kazandırmadan çok muğlaklaştıran bir ameliye değildir. Aksine şerh, tarihten bağımsız bir anlamın kazandırılması gayesiyle metnin yeniden canlandırılması ve özümsenmesidir. Şerh, aklî faraziyenin, felsefî maksadın, mantıkî ahengin ve mutlak hikmetin beyanını hedefler. Aynı zamanda şerh, nakıs için bir ikmal, cüz’ün küll’e bağlanması ve felsefî tasavvura dengenin kazandırılmasıdır… ”[42]
3- Mantığın diğer ilimlerle olan ilişkisi ve onlar arasındaki yeri açısından Osmanlı Medreselerindeki durum, onun genel kabulü olan ve diğer ilimler için bir hazırlık devresi ve diğer ilimlere giriş olan aynı anlayıştır veya bir bakıma bütün medrese eğitiminin hazırlık derslerindendir. Bu ilimdeki başarısı, onun daha yukarı safhalara geçişi için bir ölçüdür. Ayrıca mantık dersleri medreselerin hikmet-i tabiiyye adı altında okutulan felsefe dersleri için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu derslerde okutulan eserler de yine mantık muhtevasından yoksun değildir, hatta ilk bölümleri mantık konularını içerir. Mantık ilmi medreselerde mezkur özelliklerini hep devam ettirmiştir.
KAYNAKÇA
BİNGÖL, Abdülkuddûs, T.D. V.İ.A. Ebheri Maddesi, c.X. İst. 1994
EBHERÎ, Esirüddin Mufaddal b.Ömer, Îsâgocî, İst. 1994.
İZGİ, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim, Riyazi İlimler-ı, İst. 1997
KAZVÎNÎ, Necmeddin Ali b. Ömer el-Katibî, er-Risaltü’ş-Şemsiyye fi Kavaidi’l-Mantıkiyye, t.s.
RESCHER, Nicholas, The Development of Arabic Logic, Pittsburg 1964
_________, Tatavvuru’l-Mantıki’l-Arabi (Çev. Muhammed Mehran), Kahire 1985
TAFTAZANÎ, Sadettin Mesud b. Ömer, Tehzîbü’l-Mantık ve’l-Kelam, Mısır, 1320.H.
URMEVÎ, Siracüddin Ebu’s-Sena Mahmud b. Ebu Bekir, Metaliu’l-Envâr, Süleymaniye/ M.Şah Sul. /332
——————————————————————————–
[1] – Mehran, Muhammed, Tatavvuru’l-Mantıki’l-Arabi, Kahire 1985, s.93-94
[2] – İzgi, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim, c.I., İstanbul 1997 s. 51
[3] – İzgi, aynı yer.
[4] – Cahit BALTACI’NIN, Osmanlı Medreseleri ve H. ATAY’ın, Osmanlı’larda Yüksek Din Eğitimi bunlardan bazılarıdır.
[5] – Cevat İZGİ, Osmanlı Medreselerinde İlim II, İz Yayınları İstanbul 1997
[6] – İzgi, a.g.e., c.I., s. 163-83 Bu cedvellerden birinde Risalelerin adı verilmezken (11. Cedvel), Cevdet Paşa kimlerden ders okuduğunu söyleyerek eser adı zikretmez (13. Cedvel), 6. Cedvelde de Katip Çelebi’nin verdiği dersler içerisinde mantık yer almaz
[7] – Bunlardan bazıları, A.A. ADIVAR’ın Osmanlı Türklerinde İlim ve Necati ÖNER’in Klasik Mantık adlı eserleridir.
[8] – İzgi, O.M.İ. c. I, s. 164.
[9] – A.g.e., c. I, s. 167
[10] – A.g.e., c. I, s. 168
[11] – A.g.e, c. I., s. 169
[12] – A.g.e, c. I., s. 170
[13] – A.g.e, c. I., s. 171
[14] – A.g.e, c. I., s. 173
[15] – A.g.e, c. I., s. 174
[16] – A.g.e, c. I., s. 174
[17] – A.g.e, c. I., s. 176
[18] – Yazar hakkında çok az bilgiye sahip olunmakla birlikte, nisbesinde de geçtiği üzere Musul’da 1200 yılında doğmuş, ilk tahsilini burada yaptıktan sonra Horasan ve Bağdat’a giderek öğrenimini tamamlar. O dönemin önemli bilgilerinden olan Kemalleddin b. Yunus’un Talebesi ve İbn Hallikan’ın hocası oldu. Bir süre Musul sarayında himaye gördü, 625’te (1228) Erbil’e geçerek oraya yerleşti ve nihayet 1263 veya 1265’te vefat etti. Bkz. Rescher, N. The Development of Arabic Logic, Pittsburg 1964, s. 196.; Bingöl. A.K., T.D.V.İ.A., Ebheri Maddesi,; Kayacık, A. Ebheri’nin İsagoci’sinin İlk Şerhleri, Kayseri 1996 (Basılmamış Doktora tezi), s. 1
[19]- Rescher, N. The Development of Arabic Logic, s. 203. Asıl adı Necmeddin Ali b. Ömer el-Kazvini el-Katibi 1220 yılında İran’da doğdu. Nasreddin Tusi (1201-1274)’nin yakın ve parlak öğrencisi olarak ondan felsefe ve bilim öğrendi. Kendisini kısmen astronomiye vermekle beraber, daha çok mantığa yöneldi. Bu alandaki eserleri büyük şöhrete ulaşmıştır. Bkz. Brockellman, GAL, S I, s. 845; Rescher, a.g.e., s.203; Zirikli, A’lam, 4/315; Kehhale, Mu’cemü’l-Müellifin. 7/159.
[20] – Ebu Bekir Abdullah b. Süleyman el-Mahyivi el-Kafiyeci el-Bergamî (1388-1474) (Rescher, a.g.e., s.228)
[21]- Seyfüddin b. Yahya b. Muhammed b. Sadettin el-Hanefi et-Taftazani (1450-1510), Sadettin Taftazani’nin torunu. 1510 yılında siyasi bir sebebpten dolayı idam edilidi. (Rescher, a.g.e., s. 241)
[22] – Siracüddin Ebu’s-Sena Mahmud b. Ebu Bekir el-Urmevî. 1198 yılında İran’da doğdu. Musul’da felsefe öğrendi. Esas olarak mantıkçı olmakla beraber, tabiat, ilahiyat ve ahlak konusunda da eserler verdi. Geç yaşta 1283’te Konya’da vefat etti. Mantıkla ilgili diğer eserleri ise şunlardır:
1- Şerhu’l-İşarat, İbn Sina’nın İşarat’ına şerh.
2- Şerhu’l-Mucez, Hunci’nin Mucez adlı eserine şerh.
3- Beyanu’l-Hakk, Felsefi bir risale olup, bir kısmında mantığı ele alır. (Rescher, a.g.e., s. 195)
[23] – Rescher, a.g.e, s. 222, 227.
[24] – Hüsamüddin (Hüsameddin) Hasan el-Kâtî (1290-1359). Hüsam veya Hüsam-ı Kâtî diye de bilinen ve İsagoci’nin ilk şarihi olan yazar hakkında çok az bilgiye sahibiz. Eseri kadar kendisi şöhret bulmamıştır. Onunla ilgili olarak 1359’da vefat eden bir alim olduğu, mantığa katkısının ise bir mantık öğreticisi olmaktan fazla bir şey olmadığı şeklinde bilgiler çeşitli eserlerde yer alır. Bu eser isagoci’nin ilk şerhi olması sebebiyle öneme haizdir.(Bkz. Rescher, a.g.e., s. 215; Brockellman, GAL I, 464; Kehhale, a.g.e., III/272;
Diğer adı Kâle-Ekûlu olan şerhine böyle denmesinin sebebi, eserde kullanılan bir şerh tekniği sebebiyledir. Çeşitli yerlerde bir çok yazması bulunan bu eserin bir nüshası da Nuru Osmaniye-4982/6’da yer almaktadır.
[25]- Şemsüddin Muhammed b. Hamza el-Fenarî (1350-1431) tarafından telif edilen ve aynı zamanda kendisinin Osmanlı Devleti’nin ilk Şeyhülislamı olması sebebiyle çok büyük bir şöhrete sahip olan bu eser, muhtasar türünden olmamakla beraber medreselerde en az onlar kadar hatta daha fazla rağbet görmüştür. Bu eser aynı zamanda el-Fevâidü’l-Fenariyye olarak da bilinir. Fenari, Bursa veya Maveraünnehir’de olduğu konusunda ihtilaf edilen Fenar kasabasında doğmuş, ilk tahsilini Anadolu’da yapmıştır. Daha sonra tahsilini Mısırda tamamlayıp döndükten sonra 1424 yılında II. Murad onu Şeyhülislamlık görevine tayin etmiştir. Çok sayıda eser veren yazarın bu eserleri görevlerinin çokluğu sebebiyle müsvedde halinde kalmıştır. 15 Mart 1431’de vefat etmiş ve Bursa’da yaptırdığı caminin ön tarafına defnedilmiştir.(Bu konuya dair bkz. GAL, I/465, II/234; I2/609…; Rescher, a.g.e., s. 225-6 ve diğer İslami Kaynaklar.)
[26] – Kutbeddin Muhammed b. Muhammed er-Razi et-Tahtani (1290-1365). Yaklaşık 1290 yılında İran’da doğdu. 1362 yılında orada vefat etti. Kendisi felsefe öğreticisi idi ve eserlerinin geniş bir çevrede etkisi vardı. Daha sonraları (özellikle Hindistan’da) şerhlere konu olmuştu. Tahtani’nin mantıkla ilgili eserlerinden biri Şemsiyye şerhi ki, bu Tahrirü Kavaidi’l-Mantıkiyye fi Şerhi’ş-Şemsiyye olarak da bilinir. Adından da anlaşılacağı üzere Kazvini’nin Şemsiyyesi’nin şerhidir. Diğeri de bu çalışmada şerhlerin dördüncü sırasında yer alan eserdir. Bu da Metali şerhidir ve Levamiu’l-Esrar fi Şerh-i Metaliu’l-Envar olarak bilinir. Bu iki eser de çeşitli yerlerde basılmıştır.
[27] – 23. Dipnotta bu konuda bilgi verilmiştir.
[28] -Celaleddin Muhammed b. Esad ed-Devvânî es-Sıddiki (1427-1501) Ansiklobedist İran’lı bir yazardır. Hayatını asıl olarak fıkıh ve kelami konulara adamıştı. Eserlerinin büyük bir etkisi olduğu gibi, aynı zamanda büyük bir şöhrete sahipti. Devvani mantıkla ilgili olarak sadece şerhlerin şarihidir. Böyle olmakla beraber bir öğretici olarak önemli bir rol oynamıştır ve Meybudi onun önemli talebelerindendir. Tehzib’e yazdığı şerhin dışında mantıkla ilgili eserleri ise şunlardır:
1- el-Mülahazat ve’l-Mugalatat.
2- Şerhu şerhi’ş-Şemsiyye, Cürcani’nin Küçek adlı eserine şerh.
3- Şerhu şerhi’l- Metali’l-Envar, Cürcani’nin Metali şerhine şerh. (Bkz. Rescher, a.g.e., s. 236)
[29]- Muhyiddin Muhammed b. Musa at-Talişi (1440-1500). Muhtemelen 1480 civarında kendisini göstermiştir. Hakkında az şey bilinir. Kâtî’nin İsagoci şerhine haşiyesi vardır ve bu eser çok yaygın olarak bilinir. (Rescher, a.g.e., s. 239)
[30] – Ahmed b. Muhammed b.Hızır (1500-1560), 1540 civarında kendisini gösteren bir araştırmacı idi. Eseri Kul Ahmed olarak şöhret bulmuştur. Kavl-i Ahmed olarak da geçer. Fenari’nin Ebheri’nin isagoci’sine yazdığı şerhe haşiyedir ve çok meşhurdur ve yaklaşık 1543’te yazılmıştır. Bu eser genelde Fenari’nin şerhinin devamında yer alır. (Rescher, s.253)
[31] -Ali b. Muhammed el-Cürcani (Seyyid Şerif) (1340-1413) tarafından kaleme alınan bu eser Haşiye ala Şerhi’ş-Şemsiyye olarak geçer. “Küçek” (Küçük) adıyla da bilinen bu eser, Kazvini’nin Şemsiyesi’ne Tahtani’nin yazmış olduğu şerhe haşiyedir. Çok meşhur olan bu eserin oldukça fazla baskıları vardır. (Rescher, s.222-23) Ayrıca kütüphanelerde çok sayıda nüshaları vardır.
[32] -Kara Davud el-Kocevi (veya el-İzmiti) (1475-1541). Mantıkta etkisi olan bir öğretici idi. 1515 yılında parlamış ve 1541’de vefat etmiştir. Eseri ise yukarıda geçtiği üzere Küçek üzerine yapılmış haşiyedir. (Rescher, s. 248)
[33] – Sadettin Mesud b. Ömer et-Taftazani (1322-1390)’nin, Tahtani’nin şerhine haşiyesidir. Bu haşiye ilk başta çok popüler idi, daha sonra Cürcani’nin haşiyesi onun yerini almıştır. (Rescher, s. 218)
[34] – Davud ile Kara Davud aynı kişidir ve aynı eserdir.
[35] – Cürcani’nin Tahtani’nin Urmevi’nin Metali adlı eserine yazdığı şerh üzerine haşiyesidir.
[36] – Îmadüddin b. Muhammed b. Yahya b. Ali el-Farisî (1440-1494) 15. Yüzyılın ortalarında parlayan İranlı bir alimdir. Kısaca İmad, yahut Farisi de denilir. Eserinin adı “Kara Haşiye” adını taşır. Bu eser de yine, Cürcani’nin Küçek adlı eserine yazılan bir eserdir.(Rescher, s. 237)
[37] – Mîr Ebu’l-Feth Muhammed b.Mahdum es-Saidi el-Huseyni (1475-1543). 1543 yılında vefat eden İran’lı bir alimdir. Kendisini felsefe ve kelama vermiştir. Eseri yukarıda da geçtiği üzere Devvani’nin Tehzib şerhi üzerine haşiyedir. Ayrıca Küçek üzerine bir haşiyesi de vardır. (Rescher, s. 248-49)
[38] – Habibullah Mirzacan es-Seyyid eş-Şirazi el-Bagındi el-Muhakik (1470-1530) Devvani’nin öğrencisi idi. (Brockellman onun vefat tarihinin 1586 olduğunu söyler. Ancak Devvani’nin 1501 yılında vefat ettiği bilindiğinden dolayı, onun öğrencisinin bu kadar geç bir tarihte yaşaması neredeyse zordur.) Mantıkla ilgili eserleri Taftazani’nin Tehzib’ine haşiye ve Cürcani’nin Tahtani’nin Metali şerhine yazmış olduğu haşiyesine haşiyedir. (Rescher, s. 245-46)
[39] – Şemseddin Mirek Muhammed Ali b. Mübaraekşah el-Buhari (1340-1400) Hikmetü’l-Ayn ve Hidayetü’l-Hikme’ye şerhleri var.
[40] – Rescher, The Development of Arabic Logic, s. 74-75.
[41] – Rescher, a.g.e, Bu başlıklar eserin bölümlerini oluşturur.
[42]- Hanefi, Hasan, İslami Araştırmalar, (Çev. İbrahim Aydın, Ali Durusoy), İst. 1994, s. 19-20